Ömer AYDA
Teknoloji Ölmez, Peki İnsan Üretimi Ne Kadar Yaşıyor?
Teknolojinin hızla geliştiği bir çağda, yapay zekâ algoritmaları artık hayatımızın merkezine yerleşmiş durumda. Tek bir tıkla derdimizi anlattığımız ChatGPT, kimi zaman bizi bizden daha fazla düşünerek istediklerimizi oluşturabiliyor. Şüphesiz bu durumun işleri kolaylaştıran yönleri olduğu kadar zorlaştıran tarafları da var.
*
Ancak değişimin önüne geçmek imkânsızdır. “ChatGPT hayatımızda olmasın” demek, insanlığın yok olmasını istemekle eş değerdir. Çünkü her teknoloji doğar, gelişir ve zamanla başka bir biçimde yeniden karşımıza çıkar. Ölümü olmayan teknoloji, insan var oldukça varlığını sürdürmeye devam edecektir.
*
Hatırlıyorum; 2005 yılında kurulan Facebook, 2010’dan sonra yazarlığa olan ilgiyi ciddi anlamda artırdı. Beğeni ve yorum butonlarıyla okuma yazma bilen herkes bir şeyler yazmaya başladı. Kimi bu yolda kendini geliştirerek kitap yazmaya kadar ilerledi, kimi ise hâlâ aynı noktada devam ediyor. Kimileri de ne yazık ki kendini geliştirmeden yazıp çizmeyi sürdürüyor. Neyse ki ChatGPT herkesin imdadına yetişti.
*
Bir paragraf yazıp ChatGPT’ye atarak metne istediği gibi şekil verenlerin sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Özü tembel olan insan, ChatGPT gibi bir imkân bulmuşken bundan vazgeçer mi? Doktora tezini almak için tez şirketlerine tonla para sayan insanoğlu, ChatGPT’yi telefonunun başucuna koymaktan da geri kalmıyor. Buradaki sorun ChatGPT’yi kullanmak ya da kullanmamak değildir. Hayatımıza girdiyse ona kayıtsız kalmak zaten imkânsızdır. Mektupların yerini e-postaların aldığı bir dünyada teknolojiye küsmek ya da onunla savaşmak düpedüz cahilliktir.
*
Bu yapay zekâ icadı, anında makale yazabilecek olanaklar sunması açısından dahice bir fikir olabilir ancak insan kendi kalitesini sıradanlaştıracak kadar bilinçsiz davranabiliyor. Teknolojiye körü körüne bağlanarak tehlikeye düşüyor. İnsanlar yapay zekâya güvenerek yapay mutluluklar ve sahte başarılar elde edebilir, zamanla öz benliğinden uzaklaşabiliyor . Yazdığı, çizdiği ve ortaya koyduğu esere kendisi bile sığamayabilir. Bu durum her yönüyle eleştiriye açıktır.
*
Peki ChatGPT, bir çalışmayı gerçekten doğru yapacak kadar zeki mi? Bu soru üzerine teknoloji devleri, yapay zekânın öğrenme eksiklerini gidermek amacıyla duygusal zekâsını geliştirmeye çalışıyor. Duygusal durumları daha iyi algılaması, anlaması ve bunlara uygun tepkiler vermesi için çeşitli testler yapılıyor. Yüksek duygusal zekâ alanında da başarılı olacaklarını düşünmekle birlikte, bunun tek başına yeterli olmayacağı kanaatindeyim. Nitekim ortaya konulan bazı ürünler, ilk bakışta nitelikli ve etkileyici görünse de bu çıktıları ortaya koyan insan emeğinin niteliği çoğu zaman göz ardı edilmektedir. Bana göre üretim sürecinde yer alan insanın etik duruşu, sorumluluk bilinci ve mesleki yeterliği dikkate alınmadan yapılan değerlendirmeler, ortaya çıkan eserin gerçek değerini yansıtmaktan uzak kalmaktadır.
*
Mesela ChatGPT’den benim tarzımda bir köşe yazısı yazmasını istediğimde, karşılaştığım şey neredeyse ürperticiydi; sanki karşıma bir “ruh taklidi” çıkmış gibiydi. Ancak tam da bu noktada altı çizilmesi gereken temel gerçek şudur: Hiçbir algoritma, insan etkileşiminin, sezgisinin ve empatisinin yerini bütünüyle ele almaz. Yapay zekâ, üretim süreçlerini hızlandırabilir, erişimi kolaylaştırabilir fakat anlamı, derinliği ve bağlamı inşa eden hâlâ insandır. Bu nedenle toplum, ChatGPT ve benzeri araçları benimserken eleştirel bir mesafeyi korumalı, verimlilik ve pratiklik uğruna içerik kalitesinden, düşünsel özgünlükten ve insani dokudan taviz vermemelidir. Yapay zekâya teslim edilen her tema verimlilik adına niteliğin daha zayıflaması anlamına gelerek yalnızca iyi cilalanmış bir içerik yığını olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.