Hesana Köyüne Gelin giden Enisa'nın Hayat Hikayesi

Hesana, yeni adı Kösreli: Şırnak ilinin Silopi ilçesine bağlı, Cudi dağına sırtını dayamış ve Dicle nehrine kadar uzanan geniş ve bereketli bir ovaya göz kırpan kadim bir Asuri köyüdür. Köy doksanlı yıllarda tamamen boşaltılmış. Tekrar köye dönüşlerin olması ile halkının büyük bir kısmı yine köylerine dönmüşlerdir. Halkının tamamı Süryani Ortodoks. Kendi aralarında Süryani dilini konuşuyorlar. Köyde biri büyük olmak üzere iki tane tarihi kilise bulunmaktadır. Halk kendi geleneklerinden asla taviz vermemiş. Avrupa’da otuz yıl kaldıktan sonra tekrar Hesana köyüne dönen Yusuf usta evinin bir bölümüne şal-şapik tezgahını kurup, bu tezgahta şal-şapik kumaşını üreterek dedelerinden kendilerine geçen bu kumaş sanatını tekrar icra etmektedir. Biz Hesana köyünü gezerken memleketimizde akıd dediğimiz, yani bu isim ile bilinen bir mimari şekli ile yapılmış, ama maalesef büyük bir kısmı yıkılmış çok eski olduğu binada kullanılan taşların birbiriyle kaynasın diye kıls ve cıls harcının kullanıldığı bir bina gözümüze ilişince merak ettik. Biz binayı temaşaya dalarken sonradan adının İshak Şahin olduğunu öğrendiğimiz bir Hesanalı yanımızdan geçerken bu binanın daha önceleri ne olarak kullanıldığını kendisine sorduk. İshak Şahin bize dedi ki “bu gördüğünüz bina bir Sinegoktur, bir Yahudi ibadethanesidir.” Demek ki Hesana köyünde bir zamanlar Yahudi milleti de yaşamış.

Sırtını Cudi dağına yaslayan Hesana köyü adeta cennetten bir bölüm. Her evin geniş bir avlusu vardır. İstisnasız her ev güneye bakacak şekilde inşa edilmiş. Evlerin avlularında her çeşit meyve ağacı bulunmaktadır. Cudi dağından gelen ve Hesana’nın muhtelif yerlerinde şırıl şırıl akan su arkları o meyve ağaçlarına yıl boyu hayat vermektedir. Cudi’nin bağrından çıkan o berrak suyu temaşa etmek bir nasip işidir. Köydeki yapılarda iki mimari çeşidi iç içe görünmektedir. Biri eski yani kerpiçten yapılmış binalar, tabi ki bu binalar kullanılmadığı için ve damları toprak olduğundan hemen hemen hepsinin damı çökmüş, büyük bir kısmının kerpiçleri de yıkılmış durumda. Diğer bir kısmı yeni mimari şeklinde inşa edilmiş, evlerin genelinde Midyat taşı kullanılmış. Cudi dağını ve Silopi ovasını birleştiren bu doğa harikası köy Hesana’ya gelin giden Enisa’nın hayat hikayesini anlatacağız.

Silopi ilçesinde oturan, aslen Silopi ilçesine bağlı Zédıka köyünden olan, aynı zamanda köyün sahiplerinden, halı hazırda da Silopi ilçesinde ikamet eden geniş bir ailenin hem yaşça büyüğü, hem de ailenin liderliğini yapan; eşraf, bey efendi, kanaat önderi, doksan yaşını devirmiş lakin dinç ve misafirperver Abdülhadi Bilen’den Süryani Enisa’yı sorduğumuzda bize dedi ki: “Babamın dedesi Xéro bey efendinin Süryani bir dostu vardı. Tehcir zamanında dedemin bu dostu ailesi ile beraber bir şekilde öldürülüyor sadece küçük yaşta olan Enisa adlı bir kızı sağ kurtuluyor. Babamın dedesi çok sevdiği bu dostunun kurtulan kızı Enisa’yı evine getiriyor evin diğer fertleri gibi büyütüyor. Enisa babamın dedesine baba, diğer çocuklarına abe, abla, kardeş diyerek büyüyor. Enisa evlilik çağına gelince dedemin babası kızım senin evlilik çağın geldi. Benim üç oğlum var sen hangisi ile evlenmek istersen seni onunla evlendireyim, nikahınızı kıydırayım. Enisa dedeme diyor ki baba beni hür ve özgür bırakırsan sana bir şey söylemek istiyorum? Söyle kızım seni dinliyorum? Müslüman olmak istemiyorum. Beni bir Süryani ile evlendir diyor. Dedemin babası Enisa’ya tamam kızım sen hürsün, serbestsin. Kimi istiyorsan seni onunla evlendireceğim. Dedem Enisa’yı Hesena’lı bir Süryani ile evlendiriyor. Keşe Soro adında bir oğlu oluyor. Biz dedemin torunları, Enisa’ya hala diyoruz. Sobet ondan açılınca halamız Enisa deriz. Enisa’nın eşi dedemin babası Xéro’ya hep baba dermiş. Keşe Soro bizlere dayı derdi. Halam Enisa’yı Hesana’da gördüğümde çok yaşlanmıştı. Ayağa kalkacak durumda değildi. Ama şuuru yerindeydi. Yanına oturduğumda saçlarımı okşadı ve bana dedi ki sen benim yeğenimsin, babamın torunusun? Ben senin halanım derdi.” Enisa halam Hesena’da vefat etti ve mezarı Hesana kabirstanındadır.

Bu topraklarda; yani Kürdistan coğrafyasının geniş bir parçası olan Botan ve Mezopotamya’da yüz yıllarca beraber ve iç içe yaşayan değişik din ve inançlardaki bölge insanları, (Müslüman, Hiristiyan, Yezidi ve Yahudi) her zaman birbirlerinin yardımına koşmuşlar. Zor zamanlarında birbirlerine kanat açmışlar. Öyle ki Enisa anne ve babasız kaldığında beş yaşındadır. Yirmili yaşına kadar Müslüman bir ailenin içinde, evinde büyüyor. Aile reisi olan Müslüman Xero’ya baba, Xéro’nun eşine anne, çocuklarına ağabey ve kardeş diyor. Evlilik çağına geldiğinde Müslüman baba seni evlendireyim, oğullarımdan hangisini istiyorsan seni ona nikahlıyayım dediğinde: Enisa baba ben bir Hiristiyan erkekle evlenmek istiyorum diyor. Xéro baba Enisa’dan bunları duyduğunda; kızım sen hürsün, sen özgürsün. Kimi istiyorsan seni onunla evlendireceğim diyor. Nihayetinde Enisa’yı Süryani olan Hesana’lı bir erkekle evlendiriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M.Emin BOZKUŞ Arşivi

YAĞMURLAR ESKİSİ GİBİ YAĞMAZ MI?

24 Nisan 2025 Perşembe 01:01