M.Emin BOZKUŞ
HZ. NUH VE CUDİ - 1
Hz. Nuh Peygamberin gemisinin üzerinde durduğu dağ ile ilgili tarih boyunca müfessirler, bilim insanları, araştırmacı ve yazarlar Dünyanın değişik Ülkelerinde değişik konferanslar, paneller ve sempozyumlar tertiplemişler. Değişik coğrafyalardaki bazı dağları işaret etmişler, Nuh Peygamberin kabrinin bulunduğu yer ile ilgilide yine Dünyanın birçok yerlerdeki bazı köy, kasaba ve şehirleri işaret etmişler. Bu yazar, müfessir ve bilim insanları tarihe ciltlerle kitap kayıtlarını düşmüşler. Lakin şu bir gerçek ki bu işaret edilen yer ve mekanların hiç birisi için yüzde yüz burasıdır, bu dağ, bu mezar, veya bu makamıdır denilecek bir gerçeklikte değildir.
Her zaman bilgilerine baş vurduğum memleketimize ve insanlara faydalı bulduğum için çok defa fikirlerinden faydalanıp yazılarıma yansıttığım, kendisinin de Cizreli olduğu ve Cizre’de doğup büyüdüğü; büyük alim, araştırmacı ve bilim insanı Şeyh Muhammed İrşad Seyda’ya; Hz. Nuh’un gemisinin üzerinde durduğu dağı, Hz. Nuh Peygamberin kabrinin bulunduğu şehrin nerede-neresi olduğunu sordum. Şeyh Muhammed İrşad Seyda o engin bilgilerini bizimle paylaştı sağ olsunlar. Nuh Peygamber’in mezarı ve gemisinin üzerinde durduğu dağ ile ilgili anlattıklarını aynen bize söylediği şekliyle aşağıya aktarıyorum.
“Dini ve tarihi kaynaklar bir araya getirilince Cudi’nin bizim Cizre’deki Cudi Dağı olduğu anlaşılır. Kanaatim budur.
Çünkü Tufan kıssası ilk defa yazılı metin olarak yaklaşık 6 bin yıl önce Sümer Tabletlerinde geçer. Demek ki Hz. Nuh Sümerler’den önce yaşamıştır veya onlar onunla olanların soyu ve devamı. Bazı müfessirler tufanı yerel, bazıları da küresel olarak görür. Bu kısma girmeyeceğim.
Sümerler Hz. Nuh’un kabri veya makamlarının olduğu söylenen ne Yemen’de, ne de Ürdün ve Lübnan’da yaşamışlardır. Sümerler Cudi ve Cizre’nin de içinde yer aldığı Mezopotamya’da yaşamışlardır. El-Cezire Fırat ve Dicle arasıdır. Bizim Cizre de onun devamıdır.
İlk müfessirlerden İbn Cerir Taberi (839-923m.) İbn Ebi Hatem ve Ebu’ş-Şeyhtabiin olan Mücahit ve Sahabe olan Katade (r.a.)’den rivayetle Cudi’nin El-Cezire (Mezopotamya)’de, Musul’a yakın bir dağ olduğunu söylerler. Kimi de Musul’un kuzeyinde yer aldığını yazar. Cudi ve Cizre Musul’un kuzeyinde yer alır.
Hz. Nuh’un gemisinin üzerinde durduğuna inanılan ve kabrinin veya makamının orada olduğu söylenen diğer yerler şunlardır. Yemen’de bir dağ var, Başkent Sana’nın 30 km kuzeydoğusunda yer alır. Yemenliler geminin orada olduğunu söylerler ve o dağa Cudi Dağı adını verirler. Orada Hz. Nuh’a ait olduğuna inanılan bir mezar ve ziyaretgah vardır. Karak Nuh, Lübnan: Hz. Nuh’un Tufan’dan sonra yaşadığına inanılan, Lübnan’nın Bekaa Vadisi’nde bir köy. Camilerinden birinde mezarı olduğuna inanılan bir türbe bulunmaktadır, ancak bunu destekleyecek bir kanıt yoktur.
Nahçıvan, Azerbeycan: Nahçıvan şehrinde “Nuh’un Türbesi” olarak adlandırılan bir türbe, onun gömüldüğüne inanılan yerlerden biridir. Ürdün Karak kasabasındaki Hz. Nuh’un türbesi. Onun mezarı olduğuna inanılan bir türbedir. Ayrıca bazı tefsirlerde Hz. Nuh’un Mekke’deki Mescid-i Haram’a gömüldüğüne dair rivayetlerde nakl edilir. Kuzey Irak’ta Kürdistan’da bir dağ var adı Hilgirt dağı. Kürtçede “taşıdı” anlamında. Gemi Hilgirt. Yani dağ gemiyi taşıdı. Yalnız Hilgirt dağı bizim Cizre’deki Cudi dağının devamında yer alan Zağros dağları içerisindedir. Cudi’ye yakındır. Birde Nuh Peygamberin gemisinin Ararat (Ağrı) dağında olduğu söylenir.
Avrupalılar, Hristiyanlar genel olarak Ararat derler. Nedeni de Tevrat’ta bu isim geçer. Konu geniş. Ararat Urartu halkının dağı demek Urartular o bölgede M.Ö. 860-547 yılları arasında hükmeden ve başkentleri Tuşba (Van) olan bir Devlet ve Ulus. Hz. Nuh’un mezarı birçok yerde var. Hatta Cizre’de de iki yerde var. Biri Cizre merkezde, diğeri halı hazırda İdil ilçesine bağlı olan Ocaklı (BANUH) köyündedir. Şu bir hakikat ki Hz. Muhammed’in mezarı dışında hiçbir Peygamber’in mezar yeri net değil. Çünkü çok eski dönemde yaşamışlar, yazı ve kayıtlar azdı ve çoğu kaybolmuş. Bediüzzaman Hz. vd. büyük alimlerin ifadesi ile velev ki oralar onların makamı da olsa ziyaret edildiklerinde ruhaniyetleri orada hazır olur, sevap ve istifade hasıl olur. Birde çoğu kimsenin fizyolojik açıdan dikkate almadığı bir sözcük var. Üç bin yıl önce Cudi çevresinde Gutiler adında bir halk yaşardı. Bunlar Süryani/Asurlu değil. Kürtlerin atalarıdırlar. Süryaniler dil ve soy olarak Sami yani Araplara, Babillere, Akadlara ve İbranilere kuzen ve akraba. Bunların dilleri birbirine çok benzer. Ortak tarihi Sami dilinin kollarıdırlar. Arapların dışında diğerlerine Arami de denir. Aremice ve Arapçada G, P, J harfleri yok. Bunlar Guti yerine Cuti, Cudi demişler. Dillerdeki binlerce yıllık değişimi bilenler bunun tabii ve yaygın olduğunu bilir. Yani Guti adı Cudi olmuş. Zaten tüm Antik Yunan, Süryani ve Arap kaynakları bu halkın bu dağ etrafında yaşadığını yazar. İngiliz Müşteşrik George Seal (m.1734) Tercumetu’l Kur’an adlı kitabında şunu yazar: Cudi dağı adını onun etrafında yaşayan Kürtlerden alır. Eski çivi yazılı tabletlerde veya Kürtlerle iç içe yaşayan Süryanilerin dini ve tarihi kitaplarında Kürtlerin adı Kardu ve Gardu olarak geçer. Antik Yunanlılar bunu dillerinin fonetiğine göre Garduyay veya başka şekillerde değiştirdiler (Gordium gibi)”
Coğrafyamızdaki bu zenginlik ve bereket, yılın dört mevsiminin en mükemmelliğiyle bu beldelerde yaşanması bu Allah dostlarının, evliya ve enbiyanın buralarda dünyaya gelmeleri, tevhit inancını buralardan dünyaya yaydıklarındandır kanaatindeyim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.