Komisyonun Sorumluluğu: Geleceği Şekillendirmek

Ekonomik krizler, siyasi belirsizlikler ve azalan nüfus gibi küresel ölçekte yaşanan temel sorunlar, artık tüm ülkelerin ortak kaderi haline gelmiş durumda. Türkiye ise bu sorunlara ek olarak yaklaşık yarım yüzyıldır süren çatışmalı bir sürecin izlerini de taşımakta. Ancak bugün, bu uzun ve yıpratıcı dönemin sonunda yeni bir başlangıcın umudu ufukta beliriyor. Silahların susmasıyla birlikte artık daha çok maddi temellere dayalı yapısal sorunlara odaklanacağımız bir döneme giriyoruz. Ancak küresel ölçekli sorunlara yönelmeden önce, içeride canımızı yakmaya devam eden temel meseleleri sağduyulu ve cesur bir yaklaşımla ele almak zorundayız.

Bu bağlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulacak komisyon, yalnızca teknik bir görev üstlenmiş değildir; aynı zamanda tarihsel bir sorumluluğun da taşıyıcısıdır. Çünkü bu süreç, yalnızca yasal bir düzenlemeyi değil, aynı zamanda toplumsal bir barış zemininin yeniden inşasını da içermektedir. Özellikle 12 Eylül darbesinin mirası olarak anayasanın ruhuna sinmiş olan tekçi ve baskıcı yaklaşımın artık terk edilmesi elzemdir. Günümüz demokratik hukuk devleti ilkeleriyle çelişen bu zihniyet, yerini daha çoğulcu, daha katılımcı ve kapsayıcı bir anlayışa bırakmalıdır. Anayasal düzenlemelerde monist zihniyetten, plüralist yaklaşıma geçmek, belki de komisyonun üstleneceği en büyük mücadele olacaktır.

Bu noktada, süreci yalnızca bir parti penceresinden görmek büyük bir eksiklik doğuracaktır. Yeni anayasa çalışmaları gibi toplumsal önemi yüksek süreçlere yalnızca milletvekilleri değil, anayasa hukuku ve idare hukuku gibi alanlarda uzman akademisyenler, ön yargılardan uzak hukukçular ve ideolojik saplantılardan arınmış siyaset bilimciler de dahil edilmelidir. Zira yasa yapım süreci salt teknik bir hukuk meselesi değil; aynı zamanda toplumsal gerçekliklerle uyumlu siyasal bir zemin inşa etme işidir.

Bu çerçevede, diğer ülkelerin anayasal deneyimlerinden faydalanmak da sürecin sağlığı açısından önemlidir. Uluslararası hukuk kurumlarında görev almış, güvenilir ve deneyimli bazı yabancı uzmanların da danışmanlık düzeyinde sürece katkı sunması, daha evrensel ilkelere dayalı bir sonuç elde edilmesine katkı sağlayacaktır.

Mecliste kurulan komisyonun üyeleri belirlenirken sadece parlamenter kimlik değil, alan uzmanlığı da gözetilmelidir. Komisyon çalışmalarının alt başlıklara bölünmesi, her başlıkta ilgili uzmanlarla yürütülecek derinlikli analizler sayesinde hem zaman tasarrufu sağlanacak hem de daha nitelikli çözüm modelleri oluşturulacaktır.

Bu sebeple, siyasi partilerin bu komisyona üye gönderirken sadece kendi gruplarından değil, akademi, sivil toplum ve hukuk camiasından da temsilciler belirlemeleri ülkenin yararına olacaktır. Komisyonun bir şov ya da siyasi tartışma alanına dönüşmeden, gerçek sorunlara gerçekçi çözümler üretmesi yaşamsal önemdedir.

Önümüzdeki süreç, yalnızca bir anayasa değişikliği değil, aslında bir toplumsal sözleşmenin yeniden inşası anlamına geliyor. Geçmişin acıları, yıllarca süren şiddet, gözyaşı ve kutuplaşma hâlâ tazeliğini koruyor. Bu nedenle atılacak her adımda, geçmişin hatalarına düşmemek, aynı yanlışları tekrar etmemek ve çözüm adına ortaya konacak her iradenin samimi, yapıcı ve kalıcı olması büyük önem taşıyor.

Barış, demokrasi, hukuk, adalet ve bütüncül bir anlayışla oluşturulacak ortak yaşam temelleri, yalnızca belirli kesimlerin değil, bu ülkenin tamamının kurtuluşu olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mesut BALTA Arşivi

Kültürün Dinamik Yolculuğu

13 Nisan 2025 Pazar 11:43