Mesut BALTA
Şırnak’ı Karduk Mirasıyla Dünya Sahnesine Taşıyalım
Dünya üzerindeki her coğrafya, yalnızca dağları ve ovalarıyla değil; yüzyıllar boyunca dilden dile aktarılan anlatıları, kültürel sürekliliği ve kolektif hafızasıyla da anlam kazanır. Bugün birçok ülke turistik değerini antik şehirler, kaleler ve müzeler üzerinden tanıtırken, aslında en güçlü kimlik unsuru çoğu zaman somut olmayan kültürel mirastır. Efsaneler, destansı yürüyüşler, tarihî halk anlatıları ve kadim kavimlerin izleri, bir bölgenin dünya sahnesindeki yerini belirleyen en değerli unsurlardandır.
Bu açıdan bakıldığında, Şırnak ilinin tamamı ile Van’ın güney kuşağı ve Hakkâri iline uzanan geniş coğrafya, tarihin en dikkat çekici halklarından biri olan Karduklar ile özdeşleşmiş bir miras taşır. M.Ö. 401 yılında Ksenophon’un Anabasis adlı eserinde detaylı biçimde aktardığı Karduklar, bu dağlık bölgede yaşadıkları zorlu coğrafyayı hem savunma hem kimlik unsuru hâline getirmiş; disiplinleri, savaşçı yapıları ve kabile dayanışmalarıyla antik dünyanın dikkatini çekmişlerdir. Bugün Şırnak, Hakkâri ve çevresinde yaşayan halkın büyük kısmı, binlerce yıldır aynı dağ silsilesinde varlığını sürdüren bu tarihî sürekliliğin yaşayan temsilcileridir.
Bu miras yalnızca akademik bir tartışmanın konusu değildir; aynı zamanda bölgenin kültürel kimliğini küresel alanda görünür kılabilecek güçlü bir imkândır. Çünkü dünya genelinde birçok ülke, tarihî kökenleri belirgin olmayan efsaneleri bile uluslararası tanıtımın merkezine taşırken, Şırnak ve çevresinin elinde antik metinlerle doğrulanmış, güçlü ve özgün bir hikâye bulunmaktadır. Bu hikâye doğru anlatıldığında, bölgeyi sadece arkeologlar için değil; tarih meraklıları, doğa gezginleri ve kültürel rotalar arayan geniş bir kitle için de cazip hâle getirebilir.
Şırnak ve Hakkâri’nin dağları, geçitleri, vadileri ve yerleşimleri; Ksenophon’un tasvir ettiği güzergâhla büyük ölçüde örtüşmektedir. Bu durum, modern turizm açısından benzersiz bir rota oluşturma fırsatı sunar. “Karduk Yolu”, “Gordyene Kültür Rotası” veya “Ksenophon’un İzinde Şırnak” gibi tematik hatlar, hem bölgenin akademik kimliğini güçlendirebilir hem de doğa ve tarih turizmini eş zamanlı canlandırabilir. Böyle bir proje, Şırnak ve Hakkâri’nin potansiyelini gerçeğe dönüştürerek on binlerce ziyaretçiyi çekebilecek bir kültürel kapasite yaratabilir.
Ayrıca bölgenin halk kültürü, dengbêj geleneği, aşiret yapısı, dağ yaşamı, zanaatkârlığı, kervan güzergâhları ve tarihî hafızası; Karduk anlatısıyla birleştiğinde dünya ölçeğinde özgün bir kültürel profil ortaya çıkarır. Bugün birçok ülke, böyle güçlü bir tarihsel bağlantı olmamasına rağmen kültürel turizm üzerinden marka değerini yükseltirken, Şırnak ve Hakkâri’nin elindeki avantaj çok daha somut ve köklüdür.
Bu zenginliğin uluslararası arenaya taşınması, yalnızca turistik bir kazanım değil; aynı zamanda bölgenin tarihsel kimliğinin korunması, anlatılması ve yeni kuşaklara aktarılması açısından da büyük önem taşır. Şırnak ve Hakkâri’nin dağları yalnızca coğrafi birer yapı değil, bir halkın hafızasının ve binlerce yıldır süren kültürel devamlılığının sessiz tanıklarıdır.
Bugün yapılması gereken, bu güçlü mirası anlaşılır bir dille dünyaya anlatmak, akademik çalışmaları teşvik etmek, kültürel projeleri desteklemek ve Şırnak ile Hakkâri’yi antik çağın en ilgi çekici kavimlerinden Karduklarla birlikte hak ettiği yere taşımaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.