
Abdulaziz BİLGE
ZÊWA CUDÎ (CUDİ MERASİMİ, FESTİVALİ)
Dünyada tarihi çok eskiye dayanan ve en meşhurları arasında yer alan panayır, festival ya da merasim anlamlarını içeren etkinliklerin en öne çıkan örneklerinden biri "Zêwa Cudî"dir.
1983 yılında Cudi Dağı'nda son kez gerçekleştirilen Zêw'de dualar edilmiş, kurbanlar kesilmiş; ancak güvenlik gerekçeleriyle yaklaşık kırk yıldır bu gelenek sürdürülememiştir. Farklı dini inançlar ve milletlerin katılımıyla çok eski dönemlerden beri gerçekleştirilen bu kadim gelenek, son birkaç yıldır yeniden canlandırılmaya başlanmış; adım adım eski ritüel, davranış ve faaliyetler hayata geçirilmiştir.
5 Temmuz Cumartesi 2025 tarihinde bu kadim gelenek bir kez daha yaşatıldı, yeniden hayat buldu. Yaklaşık 40 yıl aradan sonra ilk kez 2021 yılında “Cudi Festivali” adıyla düzenlenen etkinliğin ikincisi 2022’de, üçüncüsü 2023’te ve bu yıl da dördüncüsü gerçekleştirildi. Etkinliğin kapsamı bu yıl daha da genişletilerek, “Hz. Nuh (as) Anma Merasimi” adıyla 4 Temmuz’da Hz. Nuh Aleyhisselam Camii ve Türbesi’nde, 5 Temmuz’da ise Cudi Dağı Sefine bölgesinde icra edilmiştir.
Esas adı "Zêwa Cudî" olan bu kadim gelenek, festival ve merasim ya da kurban satımı da yapıldığı için “panayır” gibi kelimelerle ifade edilir. Ancak bundan sonra yapılacak etkinliklerde, orijinal adı olan “Zêwa Cudî”nin aynen korunarak ana başlık olarak kullanılmasını önemle rica ediyorum.
Bugüne dek gerçekleştirilen tüm Cudi Zêw’lerinin en kalabalık olanına, yakın dostlarımızla birlikte tanıklık etmiş olduk. Binlerce insan, sadece çevre şehirlerden değil, bölge dışından da katılım sağladı. İlk kez 23 Mayıs 2025 tarihinde araştırmacılarla birlikte çıktığım Cudi Sefine Tepesi’ne, Zêw etkinliği kapsamında ise ilk defa 5 Temmuz 2025 tarihinde kıymetli dostlarımızla birlikte çıkmış oldum.
Dağkapı Mahalle Muhtarımız Cafer Ebret, Cizre’nin tanınan simalarından Edip Ataç abimiz, büyük abim, küçük kardeşim ve ben; bu tarihi, heyecan verici ve manevi ana tanıklık etmek üzere Zêw etkinliğine katıldık. Gerçekten de tarihin en kalabalık Cudi Zêw’ine şahitlik ettik.
Merasim alanına gelir gelmez doğrudan Sefine Tepesi’ne çıktık. Bu tarihi anı ölümsüzleştirmek için bölgenin her noktasını video ve fotoğrafla kaydettik. "İğne atsan yere düşmez" sözü, burası için söylenmiş gibiydi. Defler eşliğinde salavatlar, ilahiler okundu. Gencinden yaşlısına, çocuğundan büyüğüne, kadınından erkeğine herkes oradaydı. Başta annelerimiz, kadınlar ve erkekler ellerinde Kur’an-ı Kerim’le Kur’an okuyorlardı. Protokolü, yöresel kıyafetlerle def çalıp ilahiler söyleyen gençler karşıladı. Sefine Mescidi’nde, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş öğle ezanını okuduktan sonra, cemaatin önüne geçerek bu mübarek mekânda öğle namazını kıldırdı.
Sefine bölgesinde inşa edilecek olan Cudi Hazreti Nuh Camii’nin temeli, kurban kesilerek atıldı. Merasim alanında yapılan protokol konuşmalarının ardından, Diyanet İşleri Başkanı’nın konuşması ve duası gerçekleştirildi. Program, tasavvuf musikisi sanatçısı Fatih Koca’nın okuduğu ilahilerle devam etti ve Cizre Müftülüğü İlahi Korosu’nun sahne almasıyla sona erdi.
Cudi Dağı’nda hangi köşeye baksanız, hangi taşa elinizi uzatsanız Hz. Nuh Aleyhisselam’ı anımsatan bir iz, bir hatıra ile karşılaşmanız mümkündür. Bu dağın zirvesinde, geminin oturduğuna inanılan “Sefîne Tepesi” 2.114 metre yüksekliğindedir. Özellikle burada bulunan mescitte ibadet edilir, namaz kılınır. Sefine Tepesi’nin yaklaşık 100 metre aşağısında, halk arasında “Sehrinç” ya da “Kehniya Dûlê” olarak adlandırılan buz gibi tatlı su sarnıçları yer alır. Biz de bu sarnıcın içine girdik. Girişi bir kişinin ancak sığabileceği kadar dardı; fakat içeriye girdiğinizde büyükçe bir oda şeklinde bir yapıyla karşılaşıyorsunuz. Oradan aldığımız su gerçekten buz gibiydi. Halk, sırayla bu sudan almak ve mataralarını doldurmak için yoğun bir şekilde çaba sarf ediyordu.Halk tarafından Cudi dağı'nda bulunan bu suyun şifalı olduğuna inanılır.
Bugüne kadar ulaşan bu su kaynakları ve tarihî kaynaklardaki bilgilerden anlaşıldığı üzere; Hz. Nuh, yanındaki insanlar ve hayvanlar burada barınabilmiş; su ve yiyecek ihtiyaçlarını Cudi Dağı’nın doğal kaynaklarından kolaylıkla temin edebilmişlerdir.
Zira Hz. Nuh şöyle dua eder:
“Ve kul Rabbi enzilnî münzelen mübâreken ve ente hayru’l-münzilîn.”
De ki: Rabbim! Beni mübarek, bereketli bir yere indir! Sen, indirenlerin en hayırlısısın. (Mü’minûn, 29. Ayet) Yüce Rabbimiz, Hz. Nuh’a nasıl dua etmesi gerektiğini öğretmiş; o da bu duayla Rabbine yalvarmıştır. Duasının kabul olduğunu ise Kur’an-ı Kerim’de Hûd Suresi 44. ayette şu şekilde öğreniyoruz: “Vekîle: Yâ ardu’bla‘î mâeki, ve yâ semâu akli‘î. Ve ġîdal mâ’u, ve kudıye’l-emru, v’estevet ale’l-Cûdiyyi.”
"Ey yer! Suyunu yut! Ey gök! Sen de tut (yağmurunu)! Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cûdî üzerine oturdu."
İnsan, o mübarek dağda ve kutsal topraklarda gezdiğinde bu ayetlerin tecellisini yüreğinde hissedebiliyor. Nereye gittiğinin farkında olan ve bu mekânın manevi değerini bilen bir kişinin, o mübarek yerde derin manevi duygulara kapılmaması mümkün değildir.
Asırlar boyunca kurbanların kesildiği, ibadetlerin yapıldığı ve duaların edildiği bu kutsal mekân halk arasında “Cudîya Mirada” yani “arzu, hacet ve isteklerin Cudî’si” olarak adlandırılmıştır. Bu adlandırma, burada yapılan duaların kabul edileceğine dair halk arasındaki inancı ve bu yere atfedilen yüksek manevi değeri pekiştirmektedir.
Geçmişiyle maneviyatıyla gelenekleriyle coğrafyasıyla Cudi, insanı büyülüyor. Anlatmakla bitirilemeyen mübarek Cudi’yi kaleme almaya devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.