
Abdulaziz BİLGE
HZ. NUH (AS)’UN GEMİSİ CUDİ’DE
“Ey yer! Suyunu yut. Ey gök! Sen de tut,” denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi Cudi üzerine oturdu. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim Hud Suresi 44. ayette, Hz. Nuh’un gemisinin Cudi’de karaya oturduğunu açık bir şekilde belirtmektedir.
Sümer tabletlerinde ve pek çok kaynakta Hz. Nuh’un (as) Tufan olayından söz edilmektedir. Kaynaklara göre gemi 150 gün su yüzünde kalmıştır. Gemi, Muharram ayının onuncu gününde ya da Temmuz ayının on yedinci gününde karaya oturmuştur. Geminin oturduğu karanın yani dağın Cudi olduğu Kur’an ile sabit olmuştur. Dünyada "Cudi" ismiyle anılan tek dağ, Şırnak, Cizre, Silopi üçgeninde bulunan bu dağdır.
Tarih boyunca büyük merak uyandıran Tufan hadisesi, sayısız medeniyetleri etkilemiş ve bunu da farklı alanlarda yansıtmışlardır. Bu merak hiçbir zaman güncelliğini yitirmemiş, aksine zaman geçtikçe yapılan araştırmalar gözleri daha da bu hadiseye çevirmiştir. Hz. Nuh ve Tufan hadisesi, farklı tarihi kaynaklarda yer aldığı gibi farklı dini kaynaklarda da yer alması, olayın tüm dünyada ilgi uyandırmasına ve tüm dünyanın bununla alakadar olmasını sağlamıştır. Zira devamlı surette eskiden beri araştırmacılar, bilim adamları, gezginler, âlimler hep Tufanın ve geminin izini sürmeye çalışmışlardır. Yapılan ciddi çalışmalar, hiç kuşkusuz ki hep Cudi Dağı’nı göstermiştir. Zira iddia edilen farklı yerleri araştıran araştırmacılar, hiçbir kanıt bulmadıklarını ifade ederler. Söz gelimi araştırmacı A.J. Smith, 1949 yılında "Oriental Archeology Expedition" adı altında organize ettiği bu sefer, Nuh'un Gemisi'ni bulma amacı taşıyan ilk organize Amerikan keşiflerinden biri olarak kabul edilir. Sonuç olarak Ağrı Dağı'nda bir şey bulamadıklarını ifade eden heyet, Ağrı Dağı'ndaki başarısızlığın ardından Cudi Dağı'na yönelmeyi planlamış oldu. A.J. Smith, Ağrı’da bir şey bulamadıkları halinde araştırmaları Cudi’de yapacakları haberini o dönemde okuduğunu söyleyen Cizre Eski Müftüsü Mahmut Bilge, “Nuh ve Tufan” adlı eserinin ön sözünde söz eder.
Günümüzde de yine araştırma kapsamında Cudi’de çalışmalar sürmektedir. En son 23 Mayıs 2025 tarihinde yapılan “yüzey saha araştırması” çalışmasına ben de tanıklık etmiş oldum. Bunu da kısaca kendi gözlemlerim ve görsellerimle aktarmaya çalışacağım.
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde akademisyen olan Prof. Dr. İbrahim Baz'ın rehberliğinde çalışmalar yürütülmektedir. Heyet öncelikle Şırnak Valisi Sayın Birol Ekici’yi ziyaret etti. Heyete çalışmalarında başarılar diledi. Türkiye, Amerika, Fransa, İtalya, Ukrayna'dan gelen arkeologlar, Hz. Nuh tarafından kurulduğu rivayet edilen Semanin (Heştiyan) Köyü Suk-i Semanin/Bajarok mevkisinde ve Cudi Dağı'nda yüzey araştırmalarına başlamış oldu. Sonrasında Cudi Dağı Sefine Tepesi mevkisinde yüzey saha araştırması gerçekleştirildi. Heyet, diğer gün de bu sefer Hz. Nuh zamanında ilk yerleşim alanları olarak bilinen sahaları, Gabar Dağı Finik Kalesi hakkında da kapsamlı bir incelemede bulundu. Eski medeniyetlerden olan Asur ve Elam gibi medeniyetlere ait sayısız eserler, kalıntılar Cudi ve Gabar Dağı'nda bulunur. Kurmuş oldukları şehir devletlerinden izler, heykeller, rölyefler günümüze kadar ulaşmıştır. Bugüne kadar sahada yapılmayan geniş kapsamlı araştırmalar, geniş çalışmalar nedeniyle şimdi yapılan araştırmaları çok daha önemli ve anlamlı kılıyor.
Şunu da belirteyim ki Cudi’nin birçok yerinde yeni betondan yollar açılmıştır. İki araç yan yana rahatlıkla geçebilmektedir. Yaya yürüyüş ile tam altı saatte varılabilen Sefine Tepesi, şimdi yapılmış olan yollar ile çok kısa sürede araçlarla tam tepenin olduğu yere rahatlıkla varılabiliyor. Heyetle beraber çıktığımız Cudi Dağı’na, Cebrail Kapısı (Deriyê Cebrail) denilen kapıdan geçtik. Bu kapı, inanışa göre Hz. Nuh’un gemisinin dağı iki yakaya ayırmış bir geçiş şeklinde olan, yani Cebrail Kapısı (Deriyê Cebrail) denilen yerden geçerek biraz daha ileride yukarıda bulunan Sefine (Gemi) tepesinde karaya oturmuştur. Cudi Dağı'ndaki "Cebrail Kapısı", özellikle halk arasında kutsal kabul edilen ve efsanelerle zenginleşmiş bir yerdir. Bu isim, Hz. Nuh’un gemisinin Cudi Dağı’na oturduğu yerle ilişkilendirilir. Rivayetlere göre, Hz. Cebrail’in gemiye yol gösterdiği ve o bölgeye ilk adım attığı noktanın "Cebrail Kapısı" olarak anıldığı söylenir. Bu kapının daha çok rivayetlere, kültürel ve halk inançlarına dayanması, bize burada geçmiş yaşanmışlıklardan izler göstermektedir. Dolayısıyla kapının hem dinî hem de kültürel değeri açısından sembolik önemi büyüktür. Sözlü kültür ve halk inanışlarında yer edinmiş bu kapıdan Hz. Nuh (as) Gemisi geçerken, bu esnada Hz. Cebrail’in geminin durduğu noktaya iniş yaptığı, oradaki insanlara ya da Hz. Nuh’a selam ve rehberlik sunduğu aktarılır.
Heyet, Sefine Tepesi'ne çıktıktan sonra öncelikle İbrahim Baz hoca, heyette bulunan araştırmacılara buranın tarihi hakkında bilgi sundu. Daha sonra ekip, drone ile başta Sefine Tepesi olmak üzere bölgenin görüntülerini aldı. Bölgeyi iyice gözlemleyen akademisyenler, sarnıçların olduğu yerleri de incelediler. Sefine Tepesi'nin çok az aşağısında, özellikle bazı taşların insan eliyle şekillendiği ve yapıların izlerine rastlanması, araştırmacıların dikkatini çekerek buraların çok eski bir anıt yeri olabileceğini gösterdiğini ifade ettiler. Bölgenin her köşesinde rahatlıkla sayısız izler bulmanın çok mümkün olduğunu belirttiler. Yaptıkları saha çalışmalarının hep bunu göstermiş olduğunu vurguladılar. Sefine Tepesi'ni en eski fotoğraflayanlardan biri, 1909’da çeken Gertrude Bell'dir. Açıklamasında Cizre Cudi Dağı tepesi, “Harabe bir Nasturi Manastırı ki, burası Nuh’un Gemisi’nin olduğu rivayet edilen noktadır” şeklinde günlüğüne yazmıştır.
Hz. Nuh (as) gemisinin Cudi’de olduğuna inananlar sadece Müslümanlar değil, coğrafyamızda yaşamış olan Nasturiler, Keldaniler, Süryaniler ve Ezidiler de Hz. Nuh için yapılan “zêv” denilen anmaya katılırlardı. Temmuz ayında Cizre’de eskiden bir dellâl yani ilancı eline almış olduğu davulu çalar, sokak sokak, köy köy dolaşarak herkese filan zamanda Hz. Nuh (as) zêv, anması yapılacağı ifade edilirdi. Sefine Tepesi'ne çıkılır, orada bir hafta bile kalanlar olurdu. Orada kurbanlar kesilir, ibadet edilir, dualar yapılırdı. Cizre’de Cudi Dağına “Cudiyê Mırada” şeklinde yeni murat edilenin, isteklerin, duaların yeri, Cudisi şeklinde duaların kabul olunduğu yer anlamında kullanılır. Çoğu kez halkımızın Mübarek Dicle Nehri’nden Mübarek Cudi Dağına bakarken de “Cudiyê Mırada” şeklinde ifade ederek dualarda bulunduğuna şahitlik etmişiz. Kur’ân’da kutsalığı, mübarekliği işaret edilen Cudi’nin bu yerle ilişkili pek çok ibadet ve dua etme şekli artık bir gelenk halini de almıştır.
Hz. Nuh’un izini sürmeye çalışan, asırlar öncesinde bunu kendine dert edinen bir zat vardır. Cudi Dağı’nın Hz. Nuh’un gemisinin oturduğu mıntıkayı ziyarete gelip orada vefat eden meşhur hikayenin sahibi Lavikê Xarib (Yabancı Genç)’in mezarı da Cudi’de bulunmaktadır. Coğrafyamızda Hz. Nuh (as)’dan izler taşıyan sayısızca izler bulunmaktadır ve hala üzerinde akademik çalışmalar bekleyen büyük bir saha mevcuttur. Şu ana kadar tarih boyunca yapılan araştırmalar, hiç şüphesiz Hz. Nuh’un (as) gemisinin Cudi’de, burada karaya oturduğunu ve Hz. Nuh ve beraberindekilerin bu coğrafyada yaşadıklarını, onlardan sonra kurulan ilk medeniyetlerin de bu coğrafyada kurulduğunu bizlere göstermektedir. Bu çerçevede çalışmalarını yürüten araştırma heyetinin önünde daha uzun yollar olduğu, yüzey saha araştırmalarından sonra daha derin araştırmalara gidilmesi beklenilenlerin arasındadır.
Bu vesileyle buradan duyurmuş olalım, Prof. Dr. İbrahim Baz hocanın başlatmış olduğu, kırk yıl aradan sonra tekrar Cudi’ye çıkma geleneği “Cudi Festivali” ilk kez 2021 yılında düzenlenmişti. İkincisi 2022, üçüncüsü 2023’te düzenlenmiştir. Bu sene ise dördüncüsü 27 Haziran 2025 tarihinde düzenlenecektir. Cudi Dağı’na çıkmamış olanlara büyük bir fırsat olduğunu ve bunu kaçırmamalarını söyleyebilirim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.