Abdullah KALKAN
SUSUZ YAZ(LAR)
Yeşilçam yapımı 1963 yılında ünlü yönetmen Metin ERKSAN tarafından beyaz perdeye aktarılmış olan ve yılarca eskimeyen SUSUZ YAZ filmini hatırları mısınız? Filmin başrolünde rahmetli Erol Taş ve Hülya Koçyiğit oynuyordu. Filmin konusu ise; kurak bir bölgede yaşayan çiftçi Osman kendi tarlasında bulduğu suyu başka kimse ile paylaşmak istememekte ve su için büyük kavgalar olmaktadır.
Filmin konusu olan süreci bu yaz boyunca yaşadığımızı, bol suyu olmasına rağmen kuraklaştırılmış olan yöremizde bu film gibi uzun yıllar boyu susuz yazlar yaşayacağımıza dair emarelerin hayatımıza girdiğini söyleyerek yazıma devam edeceğim.
Necati Cumali’nin 1962 yılında yayınlanan aynı isimli hikâyesinden uyarlanıp filme çekilmesinin üzerinden koskoca 62 yıl geçmiş. Geçen bu koca süre zarfında hayatın her aşamasında büyük devrimler yaşanmasına rağmen geçtiğim yaz ayları boyunca yöremizde bu filmin hayatımıza canlı olarak yansıdığını ve birçoğumuzun da bu filmin yaşayan birer oyuncusu olduğumuzu da belirtmekte yarar var.
SUYUNU PAYLAŞMAK İSTEMEYEN KIZILSU HALKI
Gabar Dağı ve civarında artan petrol arama ve çıkarma işlemleri sırasında malum olduğunuz üzere çok fazla su kullanılmaktadır. Mevcut çalışmaların devamı açısından yörenin birçok yerine su çıkarmak için onlarca sondaj kuyuları açılınca rakım olarak biraz yüksekte kalan yerleşim yerlerinin su kaynakları kurumaya başladı. Susuz kalan halk atık suyunu paylaşmak istemediği için grevler yapmaya ve yol kesmeye başladı.
Eskiden Şırnak merkez, Kızılsu Beldesi ve Akçay Beldesi civarında sondaj kuyularının derinliği ortalama 80 metre civarında iken, suyun çekilmesi münasebeti ile suya kavuşmak için artık en az 300 metre civarında derine inmek gerekiyormuş ki bu derinlikte bulunan suyun bile yeterli olmayacağı kanaati hâkim. Kulağıma gelen bilgilere göre de buralarda 300 metre civarında bir kuyu kazmak, kullanılan malzemesi ile birlikte tahminen 500.000 TL civarında bir maliyetle ancak olabiliyormuş. Buyur buradan yak !
Birileri kazanırken birileri kaybetmeye mi devam edecek. İnsanlık tarihi ile neredeyse yaşıt olan bu teoriyi değiştirecek bir babayiğit yok mudur?
Birçok akarsu ve dereye sahip yöremizde su ihtiyaçlarımızın yine sondaj kuyuları ile karşılanması ne zamana kadar sürecek. Dicle ve diğer sularımız boşa akıp giderken biz yine seyretmeye devam edeceğiz. Karar sizindir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.