Abdullah KALKAN
ANTİK MEZOPOTAMYA TIBBI
Her şeyin en eskisini batı yapmıştır. Her icadın en güzeli gayri Müslümlere aittir inancı ile doğup büyüyen bizlere tarihin ilk tıbbı veya tarihin ilk resmi ilaç reçetesi kime ya da hangi kavime aittir diye sorulursa eminim ki ya Antik Yunan, ya antik Mısır ya da Antik Çin Tıbbına aittir denilecektir. Ki ben de Yakın tarihe kadar aynı cevapları verirdim.
Bir konu hakkında yaptığım araştırmalar sayesinde kadim Mezopotamya tıbbının derinliklerine ulaştım. Bilgileri okudukça üzerinde yaşadığımız bu kadim coğrafyanın geçmişinde yaşayan kavimlerin aslında hali hazırda kullanmış olduğumuz teknoloji dâhil olmak üzere birçok alanda insanlığa öncü olduğunu gördüm. Bununla bir kez daha gurur duydum.
Okuduğumuz kitaplarda veya saptırılmış öğretilerde tıp alanında öncü olarak bizlere Antik Yunan Antik Mısır ve özellikle Antik Çin Tıbbı gösterilmişti. Bizler de hep buna inanmış bu şekilde kafamıza yerleştirmiştik. İşin bu boyutunda bırakın bir hastalığa karşı verilmiş bir ilacı, size desem ki dünyada ilk beyin ameliyatını dahi atalarımız yapmış desem tepkileriniz ne olur çok merak ediyorum.
HAMMURABİ KANUNLARI
Araştırmalara göre tahminen Milattan Önce 1800 lü yıllarda yazılmış Hammurabi Kanunlarında yazılı bulunan bir maddeyi özetle yazmak istiyorum.
Eğer bir hekim, ağır yaralı bir adamı bronz neşterle ameliyat edip adamın hayatını kurtarırsa veya adamın şakağını bronz neşterle açıp, adamı yaşatırsa 10 şekel gümüş alacaktır.
Bu küçük kanun maddesi atalarımızın binlerce yıl önce bile kafatası operasyonlarını yapabildiğini hatta bu operasyonun o zaman bile bir karşılığının olduğunu bizlere göstermektedir.
SÜMER REÇETESİ
Yazımın başında yazmış olduğumu Antik Yunan,Antik Mısır ve Antik Çin tıbbı hakkında ki eskilere tahminlere göre Milattan Önce 2000 liyıllara dayanmakta iken Antik Mezopotamya Tıbbı hakkında ki bilgilerin nerdeyse Milattan Önce 8000 li yıllara kadar dayandığı öğrenilmiştir.
Günümüzde kullanılan birçok ilaç ve hastalıklara karşı yazılan resmi ilaç reçetelerinin bile ilk dayanağı kadim tarihimizin kurucuları olan atalarımızdır.
Kadim tarihimizin öncüleri olan Sümer, Babil ve Asur medeniyetleri bizlere bir çok anlamda övüneceğimiz miraslar bırakmışken bizim bu kutsal mirasları yok sayıp her şeyin başkaları tarafından yapılmış olduğuna inanmamız kadim tarihimize yapılmış en büyük saygısızlık olmaz mı.
Gelişen teknolojik imkânlar dâhilinde bölgemizin her yönü ile araştırılması elzemdir. Bizim bilmediğimiz bilgileri açığa kavuşturma ve tarihimize sahip çıkmamız gerekiyor. Bizi cahillikle veya barbarlıkla itham edenlere vereceğimiz en güzel cevap tarihimizi ve ecdadımızı bilip bize değişik ithamlarda bulunanların yüzüne vurmak hepimizin asli görevi olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.