
Cudi Ökten
"BİR EYLEM OLARAK “DÜŞÜNME”
Düşünme, insanı ayrıcalıklı konumuna taşıyan özelliklerinden biridir. Önemli farkındalıklar kazandıran, insana özgü, insanın en önemli işlevleri arasında sayılan bir eylem biçimidir. Başka bir ifadeyle düşünme, insanın en özgür ve kendine özgü eylemlerinin başında gelir.
*
Sözlük anlamına baktığımızda felsefede bir terim olduğu vurgulanmakta ve “aklın, kendi kendini bilgi konusu yaparak belleğin çalışmalarını ve olaylarını incelemesi; aklın, özgür ve kendine özgü eylemi…” şeklinde tanımlanmaktadır.
İnsanı ayrıcalıklı kılan bir özellik de diyebiliriz aslında. Bunun da sebebi, düşünmek için bir takım becerilerimizi kullanıyor olmamızdır; lineer, sistematik ve yaratıcı olmak gibi…
*
Farklı duygu ve davranışlar sergileyebilmemize, yeni şeyler keşfedebilmemize olanak sağlayan oldukça özel bir yetenek, entelektüel bir uğraştır düşünme. Her ne kadar zaman zaman bu yeteneğimizi kullanmayı ihmal ediyor olsak da, daha doğrusu zaman zaman hafife alarak ya da göz ardı ederek bu becerimizi geliştiremesek de düşünmeden geçirebildiğimiz bir an bile yok.
*
Düşünme; aklımıza gelebilecek herhangi bir durumu değerlendirmemizde, problem çözebilmemizde, alternatif seçenekler arasında tercih yapabilmemizde, hayal kurabilmemizde, karar alabilmemizde, kim ve ne olduğumuzu sorgulayabilmemizde, varlık ve hiçlik arasında nerede durmamız gerektiğine dair önemli rol oynayan büyük bir beceridir aslında. Burada asıl yapılması gereken, düşünmeyi sadece hayatta başarı elde etmek için değil, kendi varlığımıza farkındalığımızı artırmaya çalışmada da güçlü bir araç gibi kullanmamız olmalıdır.
*
FELSEFEDE DÜŞÜNME
Felsefe, insanların düşüncelerini ve varlıklarını sorgulamaya iten bir alandır. Felsefede düşünmek demek; kavramlara derinlik kazandırmak, öznel olanla nesnel olan arasındaki farkı ortaya çıkarmak ve bu yolla gerçeğe ulaşmayı hedeflemek anlamına gelmektedir.
*
Felsefe, insanların düşüncelerini sorgulayarak anlamaya çalıştıkları bir alandır. Felsefeyi kullanan kişilerin amacı, gerçekliğe ilişkin sorulara cevap aramak veya herhangi bir konu hakkında derinlemesine düşünmektir. Düşünür sözcüğünün de tam da buradan geldiğine dikkat etmek lazım. Bununla birlikte felsefedeki en önemli şey, farklı perspektiflerden bakmak ve yenilikçi yaklaşımlara açık olmaktır. Yani düşüncelere set çekmemektir bir bakıma…
*
Rasyonalizmin kurucusu Descartes’in “Düşünüyorum, öyleyse varım!” ifadesindeki gibi felsefe, ne olduğumuzu kelimelerle açıklayamayacağımız şeyleri ifade etmemize yardımcı olur. Descartes, bu önermesiyle bir bakıma varlığını düşünüyor olmasına borçlu olduğunu söylüyor. Descartes’in söz konusu ifadesinden düşüncenin, varlığın sonucu değil, sebebi olduğunu anlamak mümkün. Aslında bu düşünceyi ilkçağ filozoflarından Parmenides ile de ilişkilendirmek mümkündür. Zira Parmenides, varlık ile düşünmenin birbirinden ayrılmaz bir şekilde bağlı olduğuna dikkat çekerek, “Varlık vardır, yokluk yoktur ve yok olan da düşünülemez” der. Parmenides’in bununla düşünmek ile var olmanın aynı şey olduğunu söylediğini anlıyoruz.
*
İNANÇ SİSTEMİNDE DÜŞÜNME
Dini bir perspektifle de bakacak olursak burada düşünme, “Tefekkür” adıyla karşımıza çıkıyor. Nedir tefekkür? Sözlük anlamı tefekkürü, “düşünmek” olarak açıklıyor. Ancak bunu anlamlı kılanın ise tefekkürün neden ve nasıl yapıldığıdır.
*
Dinimiz İslam’da tefekkür; insanların davranışlarını muhasebe etmesi, kâinatı, varlıkları, doğayı, canlıları, kendini ve her şeyin yaratıcısı, ezeli ve ebedi olan, sonsuz güç ve kudret sahibi Yüce Allah'ı düşünmeyi gerektirir. Bunun anlamı ise Allah’ın yarattığı varlıklardan, kâinattaki eşsiz mükemmellikteki düzenden dünya ve ahiret hayatını karşılaştırarak ders çıkarmak, O’nun ilahi mesajını anlama çabası demektir.
Dilimize “düşünür” olarak geçen sözcüğün bir diğer karşılığı mütefekkirdir. Tefekkür ile aynı kökten gelen mütefekkir, düşünme eylemini yapan kimse için kullanılır.
*
Uzakdoğu öğretilerine baktığımızda ise düşünmeye denk gelen sözcüğün “Meditasyon” olduğunu görüyoruz. Her ne kadar Latince “Meditatio” kelimesinden türemiş olsa da, bir Uzakdoğu öğretisi olarak biliniyor. Hatta “derin düşünme” şeklinde yorumlarsak daha doğru tanımlamış oluruz. Bir inanç türü veya dinsel bir ritüel değil; beden, ruh ve zihni şifalandırma yöntemi olarak kabul ediliyor.
*
Kısacası düşünme; birçok öğreti, kültür ve dinde uygulanan manevi bir arınma tekniği olmanın yanı sıra insanı, içsel derin bir muhasebeye sevk eden, aktif olmayı gerektiren, anlayabilme amacına uygun olarak gerçekleşen zihinsel bir süreç olarak ifade edilmektedir. İnsana özgü olduğu varsayılan zihinsel bu eylemin, aynı zamanda öğretilebilir bir beceri olduğuna ayrıca vurgu yapılmaktadır.
*
Burada sizlere tefekkür veya meditasyonun faydalarını anlatmaktan ziyade ulaşmaya çalıştığım bilgi, insanın kendisini ayrıcalıklı kılan bu özelliğini ayrıcalıklı kullanıp kullanmadığıdır… Zira her alanda farkındalığımızı arttırmamıza yardımcı olan bu eylem biçimi sayesinde, yeniden keşfetmekte olduğumuz bilgilere erişme ve daha doğru sonuçlara ulaşma imkanı bulabiliyoruz. Ayrıca bu çok kıymetli eylem biçiminin her zaman değişen bilgi tabanıyla hareket etmemize yardımı dokuduğu gibi bizleri hayatın dışında gerçeklere de ulaştırdığına inanıyorum.
*
DÜŞÜNME VE DÜŞÜNCE
Düşünmeden söz ederken burada düşünce için ayrı bir parantez açma zorunluluğu ortaya çıkıyor. Çünkü düşünme, insanın kendi içinde ortaya çıkan bir faaliyet iken; düşünce ise bu faaliyetin sonucu olarak ortaya çıkan başka bir bilince ulaşma halidir. Düşünme iş, eylem oluştururken; düşünce ise öznenin yaptığı işi, eylemi, yani nesneyi oluşturur. Bir başka ifadeyle akıl temelli bir sorgulama ve soruşturma yönteminin sonucudur düşünce. Burası artık insanın bir fikre ulaştığı yerdir. Yaratıcılığın başladığı ve kişiyi bir anlayış ortaya koymaya götüren, bir yargıya varmasını ve bu doğrultuda bir görüş ortaya atmasını sağlayan bu aşama, düşünmeyle başlayıp insanı bir neticeye ulaştıran zihinsel aktivitenin bir sonucudur.
*
DÜŞÜNME BİÇİMLERİ
Birçok insan hemen üstte yer alan başlığa bakıp “Canım düşünmenin türleri mi olur?” şeklinde bir yargıya varabilir. Ancak literatürde düşünmenin pek çok farklı türünden söz edilir. Günlük hayatımızda farkında veya olmadan da yararlandığımız bu düşünce türlerinden en yaygın olarak bilinenleri; eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme ve analitik düşünmedir. Hepsinin kullanıldığı alan ve sağladığı fayda birbirinden farklıdır.
*
Yaşamın her alanında hepimizin çeşitli zorluklarla karşılaşması ve bunlarla başa çıkmak için farklı yöntemler geliştirmesi kaçınılmaz bir gerçek. Dünyada her gün yeni şeyler keşfedilirken daha etkin bir şekilde problemlere yaklaşmak ve bu problemlerle başa çıkabilmek için değişik düşünce biçimlerine sahip olma gereksinimi ortaya çıkmaktadır.
*
Bunlara da kısaca değinecek olursak; eleştirel düşünme, kişinin olayları değerlendirip karar alma sürecinde öznel bir yaklaşım sergilemesidir. Öncelikle mevcut durumun analiz edilip farklı açılar ile incelenmesi ve sonrasında doğru sonuca ulaşmaya çalışarak hareket etmek gerektiğini vurgular.
*
Yaratıcı düşünme; yeni fikirler geliştirmek için ihtiyaç duyduğumuz yeteneğimizdir. Bu tür düşüncede amaç, sorulardaki doğru cevapları bulmaktan ziyade yeni sorular belirleyebilmektir. Yeni teknolojiler icat edebilmemize ya da başka insanların hayallerine rehberlik etmemize imkân verdiğini ayrıca belirtmekte fayda görüyorum.
*
Diğerlerinden biraz daha farklı olan analitik düşünme ise birden fazla parametreye dayalı olup detaylandırmanın esas olduğu düşünme modelidir. Kişi bu modelde, hangi problemin nasıl çözüldüğüne odaklanarak ileriye doğru hareket etme, doğrudan hedeflediği amacı gerçekleştirme ve aynı zamanda üzerinde çalıştığı projeyi de tamamlama şansına sahip olur.
*
NEDEN VE NASIL DÜŞÜNMELİ?
Teknolojinin nimetlerinden büyük ölçüde yararlandığımız günümüz dünyasında, büyük bir “zaman” problemi yaşıyoruz. Artık hızlı ve etkili olmak zorunda kaldığımız bir dünya gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu yeni dünya düzenine uyarlanmış ve uygun hale getirilmiş teknolojik aletler, kazanmaya çalıştığı zamanı insana sunsa da ne var ki insanları da makineler gibi hızlı davranmak zorunda bırakmış, duygudan uzaklaştırmış, giderek monotonlaşan insandan kanlı canlı robotların türemesine neden olmuştur.
*
Bilim insanlarının yıllarını harcayarak ve bazılarını binlerce kez deneyerek elde ettikleri buluşları sayesinde gelişti dünya. Ancak günümüzde ise insanlar, birkaç denemeye bile tahammül gösteremeyecek kadar aceleci davranıyor. Belki büyük bir buluşa imza atacakken sırf sıkıldığı veya zaman kaybı endişesi yaşadığı için projelerini tamamlamadan yarım bırakıyor ve daha hızlı sonuçlar elde edebileceği yeni buluşlar aramaya başlıyor. Binlerce deneme yapan insandan birkaç deneme yapmaya dahi tahammül edemeyen, zihinde tasarlamaya vakit bulamayan insanlar haline geldik maalesef.
*
Eskiden ciltler dolusu ansiklopediler okuyabilen insanoğlu, günümüzde küçücük kitapların özetini okumaya çalışıyor, hatta çoğu zaman buna bile zaman bulamayıp sesli kitaplara rağbet ediyor. Oysa çocukluğumuzdan beri kitap okumanın sonsuz faydası olduğunu bildiğimiz halde… Bununla beraber özellikle genç kesimin eski kadim dünyadan koparılıp düşünmeden yoksun bırakılarak bu hızlı yeni dünya düzeninin sürdürülmesinde kullanılıyor olmasını büyük bir üzüntüyle izler hale geldik.
*
Beslenme alışkanlıklarımızı da değiştiren bu hızlı olma hali, ne yazık ki sağlıksız ve pek çok hastalığa sebebiyet veren hızlı tüketim ürünlerine yönelmemize neden oldu. Bu yeni alışkanlık, orantısız vücut hatlarından beslenme kaynaklı artan ölümcül hastalıklara kadar yeni pek çok sorunla boğuşmamıza sebep oluyor.
*
İşte bu yüzden, tam da hızlı davranmamızı gerektiren yeni dünya modelinde, derin düşünmeyi ihmal etmeden yaşamımızı sürdürmemiz; ihtiyaç duyduğumuz yaratıcı fikirlere, hayal kurmaya, değişim ve dönüşüme, dengeli yaşamaya ulaşmamız için oldukça önemli.
*
Hızlı sonuçlar, hızlı kararlar almak elbette ki önemli ancak derin düşünülmeden alınan hızlı kararlar, çoğu zaman istediğimiz sonuçlara götürmüyor aksine içinden çıkılması zor olan sonuçlarla karşı karşıya bırakıyor. Hızlı sonuçlara ulaşmak yerine belki de derin düşünmeyi daha hızlı öğrenmemiz, tefekkür veya meditasyonu hayatımıza dahil ederek sağlıklı sonuçlara ulaşmayı deneyebilir, kendimizi yeniden keşfetme yoluna giderek potansiyel ve yeteneklerimizi açığa çıkarabilir, yeni versiyonumuzla varlığımızı sürdürebiliriz diye düşünüyorum.
*
DÜŞÜNMENİN İNSAN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
İnsan, kendisini düşünmeye iten bir takım özelliklere sahiptir; merak, bilme isteği ve akıl yürütme gibi... Felsefenin de ortaya çıkmasını sağlayan bu özellikler sayesinde insan araştırmaya, var olanı kabulden uzaklaşarak sorgulamaya, eleştirel düşünmeye evrildiği yeni bir süreç başlattı. Batı felsefesinde mitostan logosa geçiş olarak adlandırılan bu süreç, aynı zamanda yeni bir dönemin başlamasını da sağlamıştır. Bu yeni dönemde varlıktan bilgiye, değerlerden sorun çözmeye kadar pek çok alanda düşünce disiplininden yararlanmayı keşfeden insanoğlu, hem yaşadığı dünyayı hem de dünyanın da dahil olduğu evreni anlamlandırmada yeni bir yola geçmiş ve bilimi bu yolla inşa edebilmiştir.
*
Yunan dünyası özelinde ele aldığımız düşünce tarihinin doğması yani insanı, dünyayı ve hatta evreni anlama ve anlamlandırma yolculuğu, bizlere düşünmenin insana ve dolayısıyla yaşama olan etkisini gözler önüne sermektedir.
*
Öte yandan düşünmek; bizi biz yapan, var oluşumuzun en yegâne olayı ve bunu da sahip olduğumuz en karmaşık ama aynı zamanda en mucizevi organımız olan beynimiz sayesinde yapabiliyoruz. Yapılan araştırmalar da gösteriyor ki beyni çalıştırmak, beyine yeni deneyimler kazandırmak daha sağlıklı kalmasını sağlıyor. Tıpkı vücudu çalıştırmak gibi beyni ve zihni çalıştırmak da aynı derecede önem arz ediyor.
*
Beyin jimnastiği olarak adlandırılan, zihin gücünü ve zekâyı desteklemenin bir yolu olan bu etkinliğin odaklanamama problemlerini ortadan kaldırabildiği ve öğrenme sürecini hızlandırabildiği ifade ediliyor. Konsantrasyonu artırdığı da bilinen beyin jimnastiğinin üzüntü, stres ve diğer olumsuz duygulardan uzaklaşarak mutlu eden şeylere daha rahat bir şekilde odaklanmaya yardımcı olduğu ve bu sayede özellikle öğrencilerin derslerinde ve ilgi alanlarında daha başarılı sonuçlar elde edebildiği belirtiliyor.
Özellikle hafıza kaybını önlemek ve düşünce dünyasını keskinleştirmek için beyin jimnastiğinin önemli ölçüde fayda sağladığına dikkat çekiliyor. Aynı araştırmalar beyin sağlığına fayda sağlamak için gerçekleştirilen etkinliklerin her yaş grubu için aynı derecede önem sağladığının altını çiziyor. Dolayısıyla düşünmekten, kafa yormaktan, her konuda fikir yürütmekten asla vazgeçmeyin. Atalarımıza kulak verecek olursanız, sizlere şöyle bir uyarı bıraktıklarını tekrar hatırlayabilirsiniz;
“İşleyen demir ışıldar.”
*
Demem şu ki, ünlü filozof Platon’un “Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır” sözünden hareketle ruhunuzu her an konuşturun. Konuşturun ki, ihtiyaç duyduğunuz her ne varsa ruhunuzun kendiyle yaptığı bu konuşmalardan bunları keşfedebilin.
Unutmayın; düşündüğünüzü olursunuz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.