Osmanlı geleneği Şırnak’ta yaşatılıyor!

Müstakil Sanayici İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Şırnak Temsilciği, Osmanlı’dan gelen zimem defteri (veresiye defteri) geleneğini, bu yılda devam ettirerek, vatandaşların yüreğine bir kez daha dokundu.
Osmanlı döneminde ihtiyaç sahiplerinin borçlarının ödendiği ‘zimem defteri’ geleneğini 7 yıldır sürdüren Müstakil Sanayici İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Şırnak Temsilciği, Nuh Mahallesi’ndeki bir market ile Yenişehir Mahallesi’ndeki bir fırındaki toplam 40 bin liralık veresiye defterlerine yazılan borcu ödeyerek kapattı.MÜSİAD İl Başkanı Yusuf Bilin, marketten 30 bin, fırından ise 10 bin lira biriken veresiye defterlerini kapattığını belirterek, “Müsiad Şırnak olarak bu yıl Silopi’de Hacı kardeşimizin defterini aldık. İçinde 1 yıldır ödenmeyen 30 bine yakın borç kalmıştı. Fırında ise 2 yıldır ödenmeyen 10 bin lira borç vardı. Hepsini ödedik” dedi.
Esnaflar Hacı Güneş ile Cüneyt Bildik, MÜSİAD ekiplerine teşekkür etti.
Zimem defteri ne anlama gelmektedir? Osmanlı'da zimem defteri uygulaması nasıl gerçekleştirilirdi?
Zimem defteri ne anlama gelmektedir?
Zimmet kelimesinin çoğul şekli olan zimem, borçlar demek olup, eskiden veresiye defterine verilen isimdir.
Osmanlı'da zimem defteri uygulaması nasıl gerçekleştirilirdi?
diyanethaber.com'da yer alan bilgilere göre;
Günümüzde olduğu gibi Osmanlılar döneminde de özellikle ramazan ayında sadece zenginler değil, orta halli kimseler de fukaraya, yetime, dula elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışırdı. Bu yardımlar riyadan uzak durmak adına, göze batmayacak ve alanın gururunu incitmeyecek şekilde verilirdi. Gizli verilen nafile sadakanın, açıktan verilen nafile sadakadan yetmiş kat daha sevap olduğunu bilen Müslümanlar, yardımlarını mümkün olduğunca gizliden yapmaya gayret ederdi. Sağ eliyle verdiklerini sol elinden gizlerlerdi. Zaten Allah indinde makbul olanı da, İslam ahlakının ve Osmanlı terbiyesinin gereği de buydu.
İşte bu ahlak ve terbiyesinin bir tezahürü olarak mübarek ramazan günlerinde pek çok zengin, tebdil-i kıyafet ile hiç tanımadıkları mıntıkalara gidip bakkal, manav dükkânlarına girer, tenha zamanda onlardan zimem defterini yani veresiye defterini çıkarmalarını istermiş. Ardından baştan, sondan ve ortadan rastgele sahifelerin hesabını toplatıp, miktarını öder, bazen de defterdeki tüm borçları kapatır ve "Bu borçları silin! Allah kabul etsin!" deyip, kendilerini tanıtmadan çeker gidermiş. Ne borçlu ödeyen kişiyi görür ne de ödeyen borçluyu görür, ne borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu; ne de borcu sildiren, borçtan kimi kurtardığını bilmezmiş, çünkü hepsi sadece Allah rızası içinmiş…
OSMANLI DÖNEMİNE AİT GELENEKLER
Osmanlı döneminde sosyal hayatta uygulanan birçok incelik gelenek haline geldiği için uzun yıllar Türk toplumunda sosyal hayat incelik, anlayış üzerine kuruluydu. Fakat son yıllarda ne yazık ki bu gelenekler yok oldu. İşte o geleneklerden bazıları:
Yenişafak.com’da yer alan bilgilere göre;”Eskilerin en kadar ince düşünceli olduğunu gösterecek bir başka örnek ise kahve ikramı yanında getirilen su. Misafir ikram edilen kahvenin yanında gelen suyu içerse aç olduğu anlaşılır ve onun için yemek hazırlanırdı. Eğer kahveyi içerse tok olduğu anlaşılırdı.
Sadaka taşları, Osmanlı döneminde uygulanan geleneklerden belki de en ince düşünülmüşü. Sadaka taşları taş bloklardan oluşan, genellikle cami veya türbe köşelerinde bulunan, ortası çukur, bir buçuk iki santimete yüksekliğinde taşlardı. Bu taşlar Osmanlı’da sosyal dayanışmanın bir parçasıydı ve fakirlerin umut kapısıydı. Fakirler dilenmekten, zengin riya ve gösterişten çekindiği için sadakalarını bu taşlara koyar, fakir de gece vakti gelip ihtiyacı kadarını buradan alıp, geriye kalanını kendisi gibi bir başka fakire bırakırdı.Ramazan ayına özel uygulanan örnek geleneklerde yok değil. Mesela zimem defteri yani veresiye defterleri zenginler tarafından ödenirdi. Zenginler, hiç tanımadıkları mıntıkalardaki bakkal, manav gibi dükkanlara girerek onlardan zimem defterini ister ve ya tamamını ya da baştan, sondan ve ortadan rastgele sayfalar kopararak “Silin borçlarını. Allah kabul etsin” derlerdi. Borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu, borcu sildiren de kimin borcunu ödediğini bilmezdi.
Mahalle kahvesi olarak bilinen, her mahallenin imam, muhtar ve ileri gelenlerine mahsus o zamana göre adeta bir kulüp niteliğinde olan bir kahvesi vardı. Mahalle kahveleri, günümüz kahvelerinden farklı olarak, ilmi, edebi konuşmaların, tarih sohbetlerinin yapıldığı ve hatta şiir ve manzumelerin okunduğu, hikâyelerin anlatıldığı, bilmeyenlerin, bilenlerden istifade ettiği yerlerdi.
Osmanlıda evlerin kapısında ay yıldız var ise evden birinin hacca gittiği anlamına geliyordu. Ayrıca kapılarda iki tokmak olurdu. Biri kalın biri ince. Gelen kişi kadın ise ince tokmakla vururdu ve evin hanımı kapıyı açardı. Eğer gelen ise erkek ise kalın tokmakla kapıyı vurur ve evin hanımı kapıyı ya örtünüp açar ya da evde bulunan bir erkek kapıyı açardı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.