YİRMİYEDİ SAHABE VE YİRMİYEDİNCİ SÖZ

19 Eylül 2025 Cuma günü Diyarbakır Ulu Camisinde Cuma namazını eda ettikten sonra Diyarbakır Sur ilçesinin kuzey doğusunda bulunan Hazreti Süleyman Camisine gitmek üzere yürüdüm.

19 Eylül 2025 Cuma günü Diyarbakır Ulu Camisinde Cuma namazını eda ettikten sonra Diyarbakır Sur ilçesinin kuzey doğusunda bulunan Hazreti Süleyman Camisine gitmek üzere yürüdüm. Yapımına MÖ 3000-2500 yılları arasında başlanan dünyanın ikinci ve en uzun surlarını temaşa ede ede o tarih kokan mekanları özümseyerek, temaşa ederek Süleyman Hazretlerinin mekanına vardık. Hazreti Süleyman Camisinin etrafındaki o geniş alanda sonradan yapılmış düzensiz ve tarihi hiçbir değeri olmayan yapıların tümü ortadan kaldırılmış, o yıkılan binaların yerine çimler ağaçlar dikilmiş. Uzun uzadıya seyrangah yolları yapılmış. Göze hoş gelen kocaman ve yemyeşil bir alan meydana gelmiş. İnsanlar o çimenlerin üzerinde, ağaçların altında oturmuş etrafındaki o muhteşem tarihi yapıları seyrediyorlardı. Sadece Hazreti Süleyman camisi ve haziresi, etrafındaki diğer tarihi binalar kalmış. Tabi ki gözünün alabildiğince siyah taşlardan müteşekkil Diyarbakır’ın surları da.

Süleyman Camisinin batıya bakan avlusunun sol tarafındaki haziresinde 27 Sahabe-i Kiramın kabirleri yan yanadır. Başta Süleyman Hazretleri olmak üzere hazirede medfun yirmi yedi Sahabenin ruhlarına bir Fatiha okuduk. Sahabeler Diyarbakır’ın fethine gelmiş, küffar ile çarpışmış ve Diyarbakır Surlarının dibinde şehit olmuşlardır. Şehit olan Sahabelerin naaşları aynı yere, yani surların bitişiğine defin edilmiş.

Şehit Sahabelerin kabirlerini temaşa ederken Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Sözler adında ki kitabının 27. sözün zeyli aklıma geldi. Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Sahabe bahsi ile ilgili olan yorumu o kadar isabetli ki, o kadar fevkalade ki insan okudukça manen tatmin oluyor. Düşünün o Sahabe-i Güzin ta Hicaz çöllerinden o kadar uzun ve meşakkatlı bir yolu ya yürüyerek veya bir binek hayvanının sırtında Diyarbakır’ı İslam topraklarına katmak için gelmişler ve Diyarbakır Surlarının dibinde şehit olmuşlar. Sahabe-i Kiramın Allah indindeki derece ve mertebelerini Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri yirmi yedinci sözün bir bölümünde (zeylinde) anlatmış. Önce Mevlana Cami’den Farsça bir dörtlük aktarmış. Bediüzzaman diyor ki: Mevlana Cami’nin dediği gibi derim: “Ya Resulullah! Ne olaydı, Ashab-ı Kehf’in köpeği gibi, senin Ashabının arasında Cennete girseydim. Onun Cennete, benim Cehenneme gitmem nasıl reva olur? O, Asahab-ı Kehf’in köpeği, ben ise senin Ashabının köpeği.”

Bediüzzaman Hazretlerinden Sahabelerin mertebelerini sorduklarında cevaben diyor ki: Enbiyadan sonra, nev-i beşerin (insan nev’i, insanlık) en efdali Sahabe olduğu Ehl-i Sünnet ve Cemaatin icmaı (fikir birliği), bir hüccet-i katıadır ki (kesin delil); o rivayetlerin sahih (gerçek) kısmı fazilet-i cüz’iye (üstünlükler) hakkındadır.

Diğer bir bölümde Bediüzzaman Hazretleri diyor ki: İşte şu sırdandır ki, en büyük veliler Sahabe derecesine çıkamıyorlar. Hatta, Celaleddin-i Süyuti gibi uyanık iken, çok defa sobet-i Nebeviyeye mazhar (erişme) olan veliler, Resul-i Ekrem (a. s. v.) ile yakazeten (uyanık olarak) görüşseler ve şu alemde sohbetine müşerref olsalar, yine Sahabeye yetişemiyorlar. Çünkü, Sahabelerin sohbeti, nübüvveti Ahmediye (Hazreti Muhammed’in Peygamberliği) (a. s. v.) nuruyla, yani nebi olarak onunla sohbet ediyorlar.

Diyarbakır Surlarından, Hz. Süleyman camisi ve şehit 27 Sahabe-i Güzinin mekanından doymadan ayrıldık.

Kaynak: Sözler (792-794)

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yazar Yazıları Haberleri