Coğrafyamızın her bir yanı, her bir diyarı binlerce yıllık insanlık tarihinin izlerini taşıyor ve medeniyetin dokusunu temsil ediyor. Zira kültürel bellekte ‘insanın doğduğu’ yer olarak anılan Heştiyan; Sadece bir toprak parçası değil, aynı zamanda geçmiş nesillerin ruhunu da taşıyan bir hafızadır. İnsanlığın ortak hikâyesinin ilk kelimeleri, ilk cümlelerinin yankılandığı mekândır. Şırnak’ın eteklerine, mukaddes Cudi’nin yamaçlarına tutunmuş Heştiyan/Heştan/ Seksenler köyü işte böyle bir kültüre sahiptir. Sessiz ama derinden gelen bir çığlığın yanında, mütevazı ve tarihin sorumluluğunu omuzlarında taşıyan asil bir duruşu simgeliyor. Lakin Heştiyanın kutsiyetine yakışmayan bir yalnızlık, bir sessizlik ve sahipsizlik bu köyün en ağır yükünü oluşturuyor. İşte bu denli köklü bir geçmiş ve Peygamber mirası sesleniyor insana; Bu kutsal mekâna ne kadar sahip çıktınız? Bu emaneti ne kadar taşıyabildiniz? Nitekim bugün sokaklarında dolaşırken Heştiyanın, bir sessizlik çöküyor insanın bedenine! Sanki kerpiç evler, “Beni unutmayın” diye fısıldıyor, çığlık atıyor insanın yüreğine. Köyün eski adı Kürtçe melaliyle ‘Heştiyan’dır. Bu isim “seksenler” manasını ifade etmektedir. Özellikle İslamî kaynaklar ve bölgede yapılan bilimsel keşifler, mezkür yerleşkenin yani Heştiyanın, tufandan sonra Hz Nuh Nebi ve dava arkadaşları marifetiyle kurulan ilk yerleşke olduğunu göstermektedir. Deliller ve Kuran’ı Nurani ışığında şunu zikredebiliriz; Hud suresinin 44. Ayeti kerimesi nurunu tamamlar ve Hz Nuh Nebi ile birlikte 80 KİŞİ, geminin nezaretinde Cudi dağının Sefine bölgesine oturur. Hz Nuh Nebi tufan gibi devasa bir felaketten kurtulan ahalinin bitkin ve aç olduğunu, tabiatıyla mevcut bulunan tüm yiyeceklerin bir kazanda toplamasını buyurur, böylece AŞURE hikâyesi de bu şekilde hasıl olur. Ayrıca tufandan dolayı her taraf tarumar olduğundan, sağ kalanların selameti için gemide bulunan bir üveyik kuşunun salı verilmesini emreder. Kuşun uçuş istikametine göre yaşam alanlarının rotasını ve yerini öğrenirler. Akabinde, gemiden inerek kuşun konduğu yere giderler ve ilk istişarelerini, yani toplantılarını da burada icra ederler. Hayli ilginç olan husus ise; Buranında hala var olduğu ve binlerce yıl sonra dahi yerleşim alanının isminin de Civinek/Cıfane yani ilk toplanan yer anlamına geldiğidir. Keza daha sonra hayatlarını idame etmek için kalıcı bir yer arayışına girerler ve bu arayışları neticesinde HEŞTİYAN yani SEKSENLER köyüne gelirler. Nihayetinde dünyanın tufan ile birlikte ilk yerleşkesi olan Heştiyan köyü bu şekilde kurulur. Özellikle Heştiyan köyü olarak ta günümüze değin varlığını koruyarak muhafaza eder. Ayrıyeten köy, medeniyet taşlarının ilk örüldüğü ve hayat bulduğu bir mekân olması hasebiyle hem yerel halkın, hem de üç dinin (Yahudi, Hristiyan, Müslüman) mitolojik anlatılarında da yer almaktadır. Acı olan realite ise, bir gün… Sessiz bir kararla, resmî kayıtlarda köyün adı Yoğurtçular olarak değiştirilir. Ad değişir, lakin hafıza değişmez! Doğal olarak ta hikâye, Şırnaklıların dilinde biz Heştanlıyız diye yaşamaya devam eder. Biliyoruz ki sözlü tarih, yazıya geçmezse bir gün sonsuza karışır ve yok olur gider. Bana düşende; Hz Nuh Nebinin ilk mekânı olan Heştiyanın sözlü tarihi kaybolmadan onu envantere dahil etmektir. Unutmayalım; Heştiyanın hikâyesi bir masal değil, insanlığın ortak mirası ve tarihidir. Neticede Heştiyanda her dağ bir belge, her mesken bir arşiv, her sokak bir hikayenin tezahürüdür. Trajik olan ise biz bu hikâyeyi kaybediyoruz. Heştiyan ismi ve anlatılarıyla kültürel hafızayı taşıyan bir yer olarak değerlidir. Heştiyan, sahipsizlik istemiyor. Sadece Hak ettiği değeri istiyor.
HEŞTİYANIN SESSİZ ÇIĞLIĞI !!!
Coğrafyamızın her bir yanı, her bir diyarı binlerce yıllık insanlık tarihinin izlerini taşıyor ve medeniyetin dokusunu temsil ediyor.
Yorum Yap
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.