Dünya MS Günü'nde Erken Teşhis Vurgusu: Türkiye'de 82 Bin MS Hastası Var
Dünya MS Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Nöroloji Uzmanı Dr. Esra Taşkıran, Türkiye'de 82 bin, Antalya'da ise 2 bin 219 MS hastası bulunduğunu belirterek erken tanının önemine dikkat çekti. Taşkıran, "Erken tanı ve tedaviyle birlikte engellilik oranlarında da düşüş olduğunu görüyoruz" dedi. MS hastası öğretmen Derya Kaya ise, "Bu hastalık bana 'biraz yavaşla' dedi ama bu yolda yalnız değildim" dedi.
Her yıl 30 Mayıs'ta kutlanan Dünya Multipl Skleroz (MS) Günü kapsamında Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Multiple Skleroz ve Demiyelinizan hastalıkları polikliniğinde farkındalık etkinliği düzenlendi. MS hastalığı hakkında bilgi vermek ve toplumsal bilinci artırmak amacıyla düzenlenen etkinlikte, Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Esra Taşkıran ve hastalarından ingilizce öğretmeni Derya Kaya süreç hakkında bilgi verdi.
Uzm. Dr. Esra Taşkıran, MS'in beyin ve omuriliği etkileyen, sinir sistemi hasarına yol açan kronik bir hastalık olduğunu söyleyerek, "MS hastalığı, çoğunlukla 20-40 yaş aralığında başlıyor. Kadınlarda iki kat daha sık görülüyor. Hastalar genç yaşta olduğu için çoğu zaman yaşadığı atakları fark etmeyebiliyor ya da önemsemiyor" şeklinde konuştu.
Tanı nasıl konur?
Atakların motor kayıplar, dengesizlik, görme bozuklukları, idrar kaçırma veya cinsel işlev bozuklukları şeklinde ortaya çıkabileceğini belirten Uzm. Dr. Taşkıran, "Bu semptomlar en az 24 saat sürüyorsa ve başka bir hastalıkla açıklanamıyorsa, bu bir atak olabilir" diye konuştu. Taşkıran, tanı sürecinde kranial ve spinal MR görüntülemeleri, kan testleri ve beyin omurilik sıvısı (BOS) analizlerinin önemli rol oynadığını ifade etti.
MS kronik bir hastalık
Taşkıran, MS'in bulaşıcı bir hastalık olmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti: "Genetik geçiş oranı yüzde 1 ila 5 arasında. Bu bir kronik hastalık. Tanı alan bireyin uzun yıllar hatta ömür boyu ilaç kullanması gerekebilir. Düzenli takip bu süreçte çok önemli. Dünya genelinde 3,5 milyon, sağlık bakanlığı ile yaptığımız MS epidemiyoloji çalışmamıza göre de Türkiye'de 82 bin MS hastası var. Görülme sıklığı 100 binde 96. Yani 100 bin kişiden 96'sında MS hastalığı görülüyor. Antalya bölgemizde ise 2 bin 219 MS hastası var. Bu da bizi büyükşehirlerin hemen ardından Türkiye'de ilk altıda yer alan illerden biri yapıyor. Çok da nadir bir hastalık olduğunu söyleyemeyiz"
Hastalık artış gösteriyor
MS hastalığının görülme sıklığının yıllar içinde arttığını vurgulayan Taşkıran, "Çünkü gençler arasında uyku hijyeninde bozulma, beslenme düzensizliği, madde kullanımı, sigara, alkol tüketimi çok arttı. Bunlar yeni nesil arasında kontrolsüz bir şekilde yayılıyor ve MS hastalığı da bu genç yaş aralığını etkiliyor. Önüne geçmek oldukça zor ve dolayısıyla da hastalık riskini artıyor" ifadelerini kullandı.
MS hastalığında yaşam alışkanlıklarının belirleyici olduğunu vurgulayan Taşkıran, "Özellikle sigara tüketimi bizim için önemli risklerden biri. Genç yaş grubunu ilgilendirdiği için maalesef sigara tüketimi de çok fazla. Bu, MS hastalığıyla direkt ilişkilendirilmiş bir durum. Hastaların D vitamini takviyelerini, fizyoterapiyi çok düzenli alıyor olması lazım. Yani bu bir fizik tedavi ünitesinde sürekli almaktan ziyade egzersiz programının hastanın hayatının bir köşesinde olması gerekiyor. En az bir gününün 40-60 dakikasını ayırmalı. Beslenme alışkanlıkları da önemli. Akdeniz diyeti özellikle önerdiğimiz bir beslenme programı" diye konuştu.
Risk faktörleri ve gebelik
MS'in kesin nedeninin bilinmediğini ancak bazı risk faktörlerinin hastalığı tetikleyebileceğini kaydeden Uzm.Dr.Taşkıran, "Epstein-Barr virüsü(EBV), D vitamini eksikliği, beyaz ırk, obezite, sigara, alkol kullanımı ve erken ergenlik gibi birçok faktör MS ile ilişkilendiriliyor" dedi.
MS hastalığının kadınlarda iki kat daha sık görüldüğünü hatırlatan Taşkıran, hastaların gebelik süreciyle ilgili çeşitli kaygılar taşıdığını söyledi. "Doğurabilir miyim? Doğurduğum çocuğun engelliliği var mı? Ne kadar çocuk doğurabilirim?" gibi sorularla sıkça karşılaştıklarını belirten Taşkıran, "MS hastaları doktorlarının kontrolünde herhangi bir hasta gibi normal doğurabilir. Gebelik sayısı da aynı şekilde hekimleriyle planlanabilir. Gebelik süreciyle ilgili, bu hastalar doğurduklarında çocuklarında normal toplumdaki gebelikle karşılaştırıldığında bir malformasyon artışı yok." dedi.
Gebelik sürecinin doktor kontrolünde yürütülmesinin önemine değinen Taşkıran, "Gebelikle ilgili birtakım riskler var. Bununla ilgili çok fazla yazı ve yayın mevcut. Biz olabildiğince postpartum döneme, özellikle ilk üç aylık sürece dikkat çekiyoruz. O dönemde atak riski gerçekten bir miktar artıyor. Hem uykusuzluk hem hormonal değişiklikler tetikleyici olabiliyor" diye konuştu.
Postpartum dönemde emzirmenin önemine de dikkat çeken Taşkıran, "Bu dönemde emzirme de koruyucu olabilmektedir"
Tedavide önemli gelişmeler
Tedavi sürecinde gelinen noktaya dikkat çeken Uzm. Dr. Esra Taşkıran, 1993 yılından önce MS için onaylanmış hiçbir tedavi bulunmazken bugün, hastalığın farklı gidişine ve aşamalarına yönelik olarak farklı tedavi alternatifleri olduğunu,dünya’da kullanılan neredeyse tüm tedavi seçeneklerine Türkiye’de de erişim sağlandığını söyledi. İlaç formlarında da önemli gelişmeler yaşandığını belirten Taşkıran, eskiden enjeksiyon şeklinde uygulanan tedavilerin hem fiziksel hem psikolojik açıdan hastaları zorladığını, ancak artık tablet ve infüzyon tedavileriyle daha konforlu bir süreç sunulduğunu ifade etti. Taşkıran, "Altı ayda bir ya da dört haftada bir uygulanan infüzyon tedavileri sayesinde hastalar sürekli hastalığını hatırlamak zorunda kalmıyor, hayatını daha kolay yönetebiliyor" dedi.
MS hastalığının toplumda daha sık görülmesine rağmen engellilik oranlarında önemli düşüş yaşandığını söyleyen Taşkıran, "Mesela hastalık artıyor ama hastaların engellilik oranı çok düştü. Eskiden kapıda tekerlekli sandalyeyle MS hastaları görürdünüz. Erken tanı ve tedaviyle birlikte engellilik oranlarında da düşüş olduğunu görüyoruz, hastaların çoğu mobil, sosyal hayatın da içindeler" dedi.
MS’in kronik bir hastalık olduğunu hatırlatan Taşkıran, "Bu tıpkı diyabet, tıpkı guatr gibi. Devam eden, sürekli ilaç kullanması gereken bir durum. Bu grip gibi değil, antibiyotik kullanılıp iyileştim diyebileceğimiz bir hastalık değil" diye konuştu.
"Süreci kabullenmek zaman aldı"
42 yaşındaki MS hastası İngilizce öğretmeni Derya Kaya, hastalığa ilişkin ilk belirtilerin 2018 yılında ortaya çıktığını belirterek, şu ifadelere yer verdi: "Birdenbire bir sabah uyandığımda ellerimde uyuşma olduğunu fark ettim. Uzun süre yazı yazamadım. Anlamsız yorgunluklarım vardı, yıllar böyle geçti. Çok fazla kendimi dinleyen bir kişi değilim. Vitamin eksikliğine bağladım. Uykusuzluğa, strese, yorgunluğa, aşırı yoğun tempoda çalışmaya bağladım. Dolayısıyla kendimi o şekilde giderdim. Ta ki 2021 yılına kadar."
2021 yılında yaşadığı görme sorunu sonrası tanı sürecinin başladığını aktaran Kaya, "Görmeyle alakalı bir sıkıntı yaşadım. Bulanık görmeye, net görememeye başladım. Ve göz hekimine muayene için gittim. Oraya gittiğimde optik nevrit geçirdiğimi öğrendim. Bu şekilde 2021 yılında sürecim başladı" dedi.
Tanı aldıktan sonra yaşadığı farkındalığı da paylaşan Kaya, "2021 yılının Ağustos ayında Esra Taşkıran hocam tarafından hastalığımın tanısı kondu.
Tanı sonrası yaşam alışkanlıklarını değiştirdiğini aktaran Kaya, "D vitamini takviyesi aldım, spora başladım, düzenli beslenmeye özen gösterdim. Bu hastalık bana 'Derya biraz yavaşla' dedi. Ben de yavaşlamayı öğrendim" dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.