Yılmaz Odabaşı’ndan Diyarbakır Kitap Fuarı’na tepki
Yılmaz Odabaşı’ndan Diyarbakır Kitap Fuarı’na tepki
Diyarbakırlı şair Yılmaz Odabaşı, Diyarbakır Kitap Fuarına davet edilmemesine tepki gösterdi.
Şair Yılmaz Odabaşı’ndan sitem: Kimse beni Diyarbakır’ın hafızasından silemez
Diyarbakır Kitap Fuarı’na davet edilmemesine tepki gösteren şair Yılmaz Odabaşı, “Ben Diyarbakır’ı hakketmiş bir insan olduğuma inanıyorum. Kimse beni o şehrin alnından, varlığından, hafızasından silemez. Kimsenin gücü buna yetmez” ifadelerini kullandı.
Diyarbakırlı şair, yazar ve gazeteci Yılmaz Odabaşı, 16 Aralık’ta başlayan ve 24 Aralık’a kadar devam edecek olan Diyarbakır Kitap Fuarı’na davet edilmediği için X üzerinden tepki göstermişti.
Odabaşı, “Ben ki, ‘Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen/ Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen,’ dizelerini Türkiye’nin diline dolamış bir insanım; o şehir adına fani falan filan beni yok saymış ne yazar! Benim ‘her yerde olam’ gibi bir derdim yok. 80’lerin başından 2000’lere en az bin etkinliğe katılmışımdır. Bu konuda açıklama yapmamın nedeni, memleketimi hiçbir koşulda yok saymadığım ve yok sayılmayı da hak etmediğime inandığımdandır. Bu küçük çıkar çevreleri, elbette ki duruş sahibi olanları kendi dar alanlarının kısa paslaşmalarından uzak tutacaklardır. En haklı yargıç, edebiyatın tarihsel süreci ve zamanın vicdanıdır. Siz kimsiniz?” ifadelerini kulanmıştı.
Konuya dair Rûdaw’a konuşan Odabaşı, tepkisinin gerekçelerine dair yaptığı değerlendirmede fuara davet edilmediğini ve bunun okuruna “saygısızlık olduğunu” kaydetti.
“Bu fuarda saygıda çok kusurlu kalınmıştır”
Odabaşı, şu ifadeleri kullandı:
“Kürtler arasındaki kolektif bilinç ve dayanışma öteden beri, tarih boyunca hep eksik ve yaralıdır. Diyarbakır bütün farklı kültürleri dilleri, inançları, bütün farklı unsurları bir araya getirmesi gereken büyük bir kavimler kapısıdır. Orada bir fuar yapılırken hiç kimseyi ötekileştirmemek öncelikle Diyarbakır’ın hafızasına tarihine saygıdır.
Bu fuarda bu saygıda çok kusurlu kalınmıştır. Pek çok yazarın kasıtlı olarak ihmal edildiğini dışlandığını görmek benim nezdimde de acı verici hatta utanç vericidir. Birçok arkadaşımız bu fuarın kapısından içeri girmemiştir.
“Ben o şehrin oğluyum”
Ben o şehrin oğluyum. Dünyada bir çok şehre, akademik kuruma ve STK’ya gittiğim gibi Diyarbakır Kitap Fuarı’na da davetli olabilmeyi isterdim. Buna ihtiyacım olduğundan değil. 35 yıl yaşadığım ve zindanlarında yattığım memleketime olan büyük saygımdan dolayı.
Fakat nedenini somut olarak bilemediğim biçimde beni de dışlayanların hanesine yazmışlar. Bu ayıp onlara yeter. Herhangi bir davet almadım. Bu Diyarbakır’da benim okur kitleme de ayrıca büyük bir saygısızlıktır.
Rûdaw’ın “Bu ayıbı yapan olarak kimi kastediyorsunuz?” şeklindeki sorusuna ise Odabaşı “Somut olarak fuarın danışmanı olan ilk kitabını bir zamanlar yayınladığım çok emek verdiğim insanlardan biri Şeyhmus Diken ve Diyarbakır Ticaret Odası Başkanı Mehmet Kaya’nın kararıyla çağrılmadığım yönünde duyumlar aldım” karşılığını verdi.
Neden çağrılmadı?
Odabaşı “Niçin çağrılmadığınızı düşünüyorsunuz” sorusuna ise “Ben dik duruşlu bir insanım, hiçbir güç odağına, hiçbir kuruma, hiçbir partiye biat etmedim etmem. Bununla ilgili küçük çıkar hesapları ve dar alanda kısa paslaşmalardan dolayı olabileceğini düşünüyorum” yanıtını verdi.
“Kalabalıkta işlenen suçun tenhada özrü olmaz”
Kendisinin fuara yönelik sitemi sonrası dönüş olup olmadığına yönelik soruya ise şu yanıtı verdi:
“Dönüş olacağını söylediler. Beni özel olarak son güne davet edeceklerini söylediler. Ben böyle bir davete sıcak bakmayacağımı söyledim. Çünkü kalabalıkta işlenen suçun tenhada özrü olmaz. O vesileyle ben böyle söyleyince herhangi bir arayan olmadı.
Gazeteci Nevzat Bingöl söyledi. Somut olarak bir isim söylemedi, ‘seni aramayı düşünüyorlar’ dedi ben sıcak bakmayacağımı söyledim artık. Geç kalınmış bir öneri olacağını, okurumun haberdar olmadığı bir organizasyona aniden gidemeyeceğimi, artık gecikmiş olduğunu ve kabul etmeyeceğimi söyledim. Belki o da iletmiştir. Yani somut bir arama olmadı bana.”
Rûdaw’ın “Bundan önceki fuarlardan birine onur konuğu olacağınız şeklinde duyumlar olmuştu, bununla ilgili sizin bildiğiniz bir şey var mı?” sorusuna ise Odabaşı, “Yok. Hiçbir somut bilgim yok. Böyle bir talebim de yok” dedi.
“Fuara kayyumun gölgesi düşmüştür”
Öte yandan bununla ilgili duyum alıp almadığına yönelik soruyu da cevaplayan Odabaşı şöyle konuştu:
“Duydum, duydum ama ben böyle şeylerle ilgilenmiyorum. Ben TÜYAP’ın bütün fuarlarına davet ediliyorum. Bana göre bu fuara kayyumun gölgesi düşmüştür. Demokratik bir fuar olmasını kayyum engellemiştir. Ticaret Odası ve Seyhmus Diken bu fuarın kapsayıcı ve Diyarbakır kadar heybetli, devasa, güçlü, herkesi kucaklayan bir fuar olmasını engellemişlerdir.
İnsan var iz bırakır, insan var toz bırakır. O fuarın danışmanı olan arkadaş TOZU KALSIN diye bir kitap çıkarmış. Ama onlar toz bırakarak ayıp ediyorlar. Biraz iz bıraksınlar.”
“Ben Diyarbakır’ı 50 yıldır Türkiye’ye anlatan insanım”
Fuarda neden yer almak istediğine dair konuşan Odabaşı, şunları dile getirdi:
“Ben Diyarbakır’ı Türkiye’ye hikayelerinde şiirlerinde 50 yıldır anlatmış bir insanım. Benim bu ülkenin sokaklarında bestelenmiş 50 şarkım dinleniyor şu an.
Ben; ‘Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen, oysa ne çok sevdim ikinizi bilsen” dizelerini Türkiye’nin hafızasına kazınmış bir insanım. Yani benimle birlikte insanlar Diyarbakır’ı sevmişlerdir. Diyarbakır benim anılarımın, hafızamın acılarımın şehridir. Doğduğum şehirdir.
“Benim için Türkiye bir yanadır, Diyarbakır bir yanadır”
En naçar acılarımı en trajik acılarımı yaşadığım Bağlar semti hafızamın şehridir. 12 Eylül dönemi yattığım askeri cezaevinde büyük acılara, trajik ölümlere tanıklık ettim. Diyarbakır Cezaevi ile birlikte benim belleğimin şehridir. Diyarbakır benim anamın gömülü olduğu, surlarına baka baka kendimi var ettiğim oradan kanatlanıp uçup dünyaya ses verdiğim şehirdir. O yüzden benim için Türkiye bir yanadır, Diyarbakır bir yanadır. O yüzden orda olmak isterdim tabi ki.
Ben 61 yaşımı bitiriyorum. Benim şurada kaç yılım, kaç yazım, kaç sonbaharım kaldı bilmiyorum. Kaç kere daha bir fuara gidebilirim bilmiyorum. En azından bir vefa bekler insan. Ben her zaman o şehirde dik durdum. Gerek gazetecilik döneminde gerek siyasi mücadelemde benim bir tutarsızlığımı kimse gösteremez.
“Kimse beni o şehrin alnından, varlığından, hafızasından silemez”
Diyarbakır’da yaptığım gazetecilikle ben Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin Yılın Gazeteciler Ödülü’nü aldım. Hem gazeteciliğimle hem yazar hem de şair kimliğiyle ben Diyarbakır’ı hakketmiş bir insan olduğuma inanıyorum. Kimse beni o şehrin alnından, varlığından, hafızasından silemez. Kimsenin gücü buna yetmez.
Ben en son 2014 TÜYAP Kitap Fuarı’na Diyarbakır’a geldiğimde kuyruklar dışarı taştı. 1400-2 bin kitap imzaladım. Kuyruklar dışarı taştı buna rağmen insan şehrine neden çağrılmaz. Bu kadar okur kitlesi olan bir insanı neden çağırmaz.
“Murathan Mungan omurgasına asaletine yüreğine güvendiğim bir insan”
Murathan Mungan benim çok sevdiğim omurgasına asaletine yüreğine güvendiğim bir insan. Ben onunla ilgili asla olumsuz bir şey söylemek istemem.
Murathan Mungan onurlu bir insan, onun şahsıyla ilgili benim bir ihtilafım olamaz fakat o şehrin değerleri varken, (asla kendimi kastetmiyorum) mesela Hicri İzgören varken, yani o şehrin yazarlarına ödül verilebilirdi.
Murathan Mungan Mardinlidir. Orada kitap fuarı olursa ona da orada ödül verilmeliydi. Hasılı Süleyman Nazif’in bir şiirinde söylediği gibi:
Sağlığında nice ehli hünerin bir tutam tuz da yoktur aşında
Önce öldürürler açlıktan,sonra türbe yaptırırlar başında.
Yani diyarbakir önce öldürür sonra ağıt yakar başında.”
rudaw