” Şırnak 1992 Yılına ATFEN ve o acıları yaşayanlara…..”
ŞIRNAK 1992……. !
” 92 Yılına ATFEN ve o acıları yaşayanlara…..”
Köşe yazım….; “Kan, gözyaşı, ölüm, işkenceler, yetim kalan binlerce evlat, dipsiz kuyulara atılan potansiyel suç(suz)lar ve asitle yakılan öpülmeye duyulmayan tenler, canlar, faili meçhul cinayetler, göz altında kayıplar, sürgünler, gecenin bir yarısında yapılan postallı vahşet, baskınlarda çocuklarının gözlerine son bir kez bir gözyaşı ile bakıp bir daha evlerine dönemeyen baba-agitler, ağlayan Kürt anneleri, kadınları, ağıt yakan nineler, çığlıklarla sesini duyuramayan kardeşler, nedensiz bir göz yaşı bile dökmeden içine yutkunan sizler bizler, Barut kokusunun hiç eksilmediği dere kenarları, vadiler, Ölüm Kuyuları, sazlıklar, ölen vicdanlar, insanlıktan nasibini almamış Allah korkusundan uzak caniler, katiller ve acının işgal ettiği bir coğrafya bir şehir, şehri –Nuh, yani Hz. Nuh’un şehri, yani kimsesizler şehri yani Mazlumiyetin Başkenti Yani Şırnak… Takvimler 1992 yi gösterirken….
Günlerden bugün, yani ölüm, barut, kurşun izleri, roket, havan top sesleri, çığlık atan gökyüzü ve kan, göz yaşı, göç ve tarihe kara leke 18 AĞUSTUS….YIL 1992…
**
Yıllar, yıllar ve yıllarca ne vahşetlere, ne katliamlara, ne failli (MEÇHUL)belli kör kurşunlarla hoşça kal bile diyemeyen olağandışı ölümler öldürülmelerle canice öldürülen, giden, gönderilen ötelere bir vasiyet bile bırakmadan hayatlarının baharında bizi bırakan, sizlerin “bizlerin” eşleri, kardeşleri, amcaları, babaları, BİŞENGLER, KEREVANLAR, HALİTLER, RAMAZANLAR VS VS… Bir Şırnak cehenneminde…
**
Tarih, kendi döngüsünde hiçbir şeyi asla da unutmaz ve asla da cezasız bırakmaz…NERON’LARI, FİRAVUN’LARI, HİTLER’İ, MOSSOLLİNİ’Yİ, SADDAM’ı, BAĞDADİ’Yİ FRANKO’YU, STALİN’İ, unutmadığı “unutamayacağı”gibi… Onların geride bıraktıkları hafızalarda kalan sadece ölüm, acı, kin, kan ve nefretti…
Ve onlar, tarihin kirli sayfalarında en pis çöplüğünde sonsuza kadar yer alacaklar!
**
Değerli Şırnaklılar; o günlere o vahşet yıllara en çok canlı tanıklık yapan bizler, sizler, o kabus yılları ölüm yıllarını, SİVİL SAVUNMASIZ İNSANLARA AÇILAN KURŞUNLARLA EVLERİNDE YAŞAMLARINI VERENLERİ, O ACILARI, mazgallarda, dehlizlerde, zındanlarda, işkence merkezlerinde envai çeşit işkenceleri yaşayan bizler, sizler, o vahşet dolu yılları unutmadıysak ve hala seviyorsak güzelim ülkemizi katillere rağmen inadına inadına… Bu hayata ve ötekilere…
Birileri görsün diye bilsin diye barışa ve toplumsal kardeşliğe vs vs…
**
Bu bizim insanlığımızdır, buda iyi bilinsin… Ama, yüce Allahın adaleti yine gecikmedi. O katliamları yaşatanlara vicdanları ses oldu ve anlattılar bir bir O KARANLIK GÜNLERİ, VE O VAHŞET YILLARINI O KAN DOLU ZAMANLARI… 1992 ‘de yaşatılan vahşet sadece katliamların küçük bir kısmı, birde bilmediklerimiz, bilemediklerimiz anlatılamayanlar var… Onarı da bir bir yazacak tarih hiç kuşkunuz olmasın.
Bu anlatılanlar dinmez yaramızı sarmasa da, bir melhem olacak umuduyla..
Barış kök salsın diye bu coğrafyalarda barışa yer açılsın diye…
Ama o günleri unutmadık, unutmayacağız. İşkencelerde can verenleri, faili meçhullere gidenleri, kör dipsiz kuyulara atılanları, dere kenarlarına vadilere atılanları, bir gece yarısı çıkan çatışmada rast gele Şırnak’ın merkezine havanlarla saldırılarda ölen onlarca insanı, babasız kalan çocukları, annelerin gözyaşlarını hala içimizde acıyla hatırlamaktayız.
Barış yeşersin diye Kürt ve Türk anneleri artık gözyaşı dökmesin diye, Bu coğrafyalar da taze kılmalıyız barış düşünü… İnadına inadına…
“Bu ses Barışa susamış bir halkın (kanla sulanan bir çoğrafyanın)sessiz çığlığıdır “edi bese” duysun artık birileri!” daha güzel bir ülkeye daha demokratik bir Ülkeye bir umutla bin umutla…
**
O YILLARA ATFEN…..
Adım Özgürlük Olsun
Üryan ve nahif bedenlere kırbaç;
Her vuruşta işmarı kalır…
Yasaklanan bir aşkın özlemi
Tadına varılmaz bu acıların,
Kavuşmak yakınsa adam gibi
Gülüş olur suratına tükürülen sus-tarihin
Suçsa vebal, kabulümdür bu aşk
ötesi yok çünkü söz geçmez
firari bir yürektir bu sevda
Çekmekse, çekilsin zindan
Vurulmaksa, vurulsun zincir
Bilenecekse, bilensin bıçaklar
Kazılacaksa, kazılsın mezarlar
Yine girerim;
Ne yazar…
**
Sıkılacaksa,sıkılsın tenime kurşun
Akacaksa,aksın damarımdan kan
Kurulacaksa,kurulsun sehpalar
Ağlamaksa,ağlasın şiir
Kırılacaksa,kırılsın kalem
Adam gibi ölünecekse ölsün bu beden
Örtülmesin hiçbir acının üstü
Boy verecekse bu can…
Giydirilir yeni aşklara yasaksız türküler
Ölümse ölüm,zindansa zindan,
Ve çekilsin tetikleri bütün silahların
Bin değil bir kez içilsin bu aşkın ağusu
Verilecekse, verilsin cellada emir
Ne yazar…
Nasılsa yeniden doğarım
Bekler beni milyonlarca rahim
Bu kez adım özgürlük olsun!
Hep Barışla Kalınız…
Dündar Sansur….