24 Nisan 2024

ŞIRNAK HABER

Haktan Yana Halkın Yanında

ŞIRNAK 1992……. ! Unutmadık. Unutmayacağız…!

ŞIRNAK 1992……. !
” 92 Yılına ATFEN ve o acıları yaşayanlara…..”
Köşe yazım….; “Kan, gözyaşı, ölüm, işkenceler, yetim kalan binlerce evlat, dipsiz kuyulara atılan potansiyel suç(suz)lar ve asitle yakılan öpülmeye duyulmayan tenler, canlar, faili meçhul cinayetler, göz altında kayıplar, sürgünler, gecenin bir yarısında yapılan postallı vahşet, baskınlarda çocuklarının gözlerine son bir kez bir gözyaşı ile bakıp bir daha evlerine dönemeyen baba-agitler, ağlayan Kürt anneleri, kadınları, ağıt yakan nineler, çığlıklarla sesini duyuramayan kardeşler, nedensiz bir göz yaşı bile dökmeden içine yutkunan sizler bizler, Barut kokusunun hiç eksilmediği dere kenarları, vadiler, Ölüm Kuyuları, sazlıklar, ölen vicdanlar, insanlıktan nasibini almamış Allah korkusundan uzak caniler, katiller ve acının işgal ettiği bir coğrafya bir şehir, şehri –Nuh, yani Hz. Nuh’un şehri, yani kimsesizler şehri yani Mazlumiyetin Başkenti Yani Şırnak… Takvimler 1992 yi gösterirken….
Günlerden bugün, yani ölüm, barut, kurşun izleri, roket, havan top sesleri, çığlık atan gökyüzü ve kan, göz yaşı, göç ve tarihe kara leke 18 AĞUSTUS….YIL 1992…
**
Yıllar, yıllar ve yıllarca ne vahşetlere, ne katliamlara, ne failli (MEÇHUL)belli kör kurşunlarla hoşça kal bile diyemeyen olağandışı ölümler öldürülmelerle canice öldürülen, giden, gönderilen ötelere bir vasiyet bile bırakmadan hayatlarının baharında bizi bırakan, sizlerin “bizlerin” eşleri, kardeşleri, amcaları, babaları, BİŞENGLER, KEREVANLAR, HALİTLER, RAMAZANLAR VS VS… Bir Şırnak cehenneminde…
**
Tarih, kendi döngüsünde hiçbir şeyi asla da unutmaz ve asla da cezasız bırakmaz…NERON’LARI, FİRAVUN’LARI, HİTLER’İ, MOSSOLLİNİ’Yİ, SADDAM’ı, BAĞDADİ’Yİ FRANKO’YU, STALİN’İ, unutmadığı “unutamayacağı”gibi… Onların geride bıraktıkları hafızalarda kalan sadece ölüm, acı, kin, kan ve nefretti…
Ve onlar, tarihin kirli sayfalarında en pis çöplüğünde sonsuza kadar yer alacaklar!
**
Değerli Şırnaklılar; o günlere o vahşet yıllara en çok canlı tanıklık yapan bizler, sizler, o kabus yılları ölüm yıllarını, SİVİL SAVUNMASIZ İNSANLARA AÇILAN KURŞUNLARLA EVLERİNDE YAŞAMLARINI VERENLERİ, O ACILARI, mazgallarda, dehlizlerde, zındanlarda, işkence merkezlerinde envai çeşit işkenceleri yaşayan bizler, sizler, o vahşet dolu yılları unutmadıysak ve hala seviyorsak güzelim ülkemizi katillere rağmen inadına inadına… Bu hayata ve ötekilere…
Birileri görsün diye bilsin diye barışa ve toplumsal kardeşliğe vs vs…
**
Bu bizim insanlığımızdır, buda iyi bilinsin… Ama, yüce Allahın adaleti yine gecikmedi. O katliamları yaşatanlara vicdanları ses oldu ve anlattılar bir bir O KARANLIK GÜNLERİ, VE O VAHŞET YILLARINI O KAN DOLU ZAMANLARI… 1992 ‘de yaşatılan vahşet sadece katliamların küçük bir kısmı, birde bilmediklerimiz, bilemediklerimiz anlatılamayanlar var… Onarı da bir bir yazacak tarih hiç kuşkunuz olmasın.
Bu anlatılanlar dinmez yaramızı sarmasa da, bir melhem olacak umuduyla..
Barış kök salsın diye bu coğrafyalarda barışa yer açılsın diye…
Ama o günleri unutmadık, unutmayacağız. İşkencelerde can verenleri, faili meçhullere gidenleri, kör dipsiz kuyulara atılanları, dere kenarlarına vadilere atılanları, bir gece yarısı çıkan çatışmada rast gele Şırnak’ın merkezine havanlarla saldırılarda ölen onlarca insanı, babasız kalan çocukları, annelerin gözyaşlarını hala içimizde acıyla hatırlamaktayız.
Barış yeşersin diye Kürt ve Türk anneleri artık gözyaşı dökmesin diye, Bu coğrafyalar da taze kılmalıyız barış düşünü… İnadına inadına…
“Bu ses Barışa susamış bir halkın (kanla sulanan bir çoğrafyanın)sessiz çığlığıdır “edi bese” duysun artık birileri!” daha güzel bir ülkeye daha demokratik bir Ülkeye bir umutla bin umutla…
**
İllede Barış….
Gecenin en aydınlık, en sevdalı en umutsu deminde,
Çöker karanlığın gölgesi apaydınlık yüreklere,
Dağılır barışa çalan ürkek umutlar naçar yüzlerde.
Yarınsız yarınlara dair kurulan bembeyaz düşler,
Dillerde söylenen barış türküleri ninnilere dönüşür.
Daracık odalara çekilir, en insancıl güfteler,
Bir ürperti belirir, en sıcak gözlerde donuklaşır renkler,
Çatılır kaşlar, karanlığında gecenin sarar tedirginlik tüm şehri.
Silahlar çekilir, bir biri ardına
Yuvalarında serçeler uçuşur dört bir yana,
Korku salar, ölüm çığlıkları gezer caddelerde.
Sesi yankılanır tüm aleme ihanetin kör gözü,
Cudi haykırır,
Dicle taşar,
Gökyüzünde şimşekler çakar,
Ardı sıra gün açar,
Güneşlerde dağılır kara gölgeler,
Doğan bebeklere barış denir,
Barış büyür,
barış güler,
barış sever
Zindansız bir doğuş olur sancısız
Mayınsız bir coğrafyada,
Adı beyaz bir sayfada sevgi
Adı nefretin yüklenmediği,
Kinin bilenmediği bir gelecek.
Adı, yarınlarda bir barış çığlığı,
Adı prangasız bir düşün cüzamlı sevdası,
Adı, bütün bir alemi kapsayan insanlık tutkusu…
Ve adı yaşamsal paylaşımlarda, yaşamsal yüreklerde
Söylenen,
sınırsız,
savaşsız,
Evrensel kardeşliğe bir şarkıdır…
Dostluk,
barış,
sevgi,
sevda,
paylaşım,
adalet,
özgürlük
Tüm nağmelerde,
Türkülerde,
Şiirlerde
Bütün ressamların resimlerinde
Mavi tonlara bürünür
Deniz mavi,
gök mavi,
yürek mavi
Aynı yürekle bir cocuk gülüşünde
Her dilde ortak bir sevinç,
Ortak bir gelecek,
Tek bir yürek olmalı
Barış…
Yüreklerin tek dili olmalı
Barış
Barış, İllede Barış…
Dündar Sansur….

Bir yanıt yazın

Copyright © 2005 Şırnak Haber, Her hakkı saklıdır. | Newsphere by AF themes.