20 Nisan 2024

ŞIRNAK HABER

Haktan Yana Halkın Yanında

“DÜNDAR’CA AŞK…!”

“DÜNDAR’CA AŞK…!”
Sakın beni ciddiye almayın ”bu bir (Saçma)lama hakkımı kullandığımın yazısıdır…!” iyisimi, gelin siz beni dinleyin sakın okumayın…(!)
**
“Yağmayan yağmurun altında
Ahşap mermer merdivene oturmuş
Doğmamış sevgilimin
Ölümüne ağlıyorum. “diyordu hiç şiiri olmayan bir şair, bestesi güftesi yazılmayan hiç bir sanatçının söylemediği bir şarkı dinlerken, ayaz ve donduran bir Temmuz güneşi öğlen arası, yaşanmamış yaşamların katmanları gibi birkaç yaprağa sarılı tütünü olmayan bir cigara çekerken, kansere yenik düşmüş “paryayı geçtim” çiğeri bile olmayan, olduğunu düşündüğü çiğere, olmasını düşünmediği hayallerin hülyalarına öylesine dalmadan. Ama yinede yağmıyordu, onu sırılsıklam cisil cisil ıslatan tanecikleri yağmurlar, çoğul nehirlere akmadan kalbinin çöllerine uğramadan üstelik. Ve üstelik hüzünde sarıyordu sarılmayan bağdaş kurduğu açmadığı kollarını, yani sarıyordu hüzün kollarını, üstelik bağdaş ve açık olmayan,”olmayan“ kollarını…
Doğmayan ölüme, “ama” olan gözlerden dökülmeyen yaşlara ağlıyordu, sevgili sanılan, kendisinden de haberi olmayan “olmayan” sevgilim, yapılırken basamakları unutulan merdivene tırmanan “mermerden ahşaba bir” heykeltıraş yükselir kendini yontarken, hologramik dokunuşla, gerçeğin ta kendisi olan similasyonda, yağmur yağıyordu, ölüm ağlıyordu, ahşab merdiven olup “mermer” basamaklara basmayıp, kırmadan bir bir çıkıyordu en yukarılara yükseliyordu, en aşağı inerken, aşağı ona bakıyordu, yukarı aşağıya boşluk her ikisine, aslında hepsine, ve boşluk anlıyordu 10’ları doldururken boşluğunu onlarla hiçlikle, karanlık ise kahkahalarla olanları izliyordu doru bir gözle….! ve oturuyordu sevgili, orada, o arada tamda “hiç kimselere göre” daha yazılmayan şifresi bile çözülememiş (hatta yazılamamış bile)kordinatları ile, orda Babilin asılmayan bahçelerinin, olmayan kerpiç duvarının dibinde oturmuş, zeytin olduğunu hayal ettiğimi düşündüğümü hatırlamadığım gözleri ile Sevgilim; “ Bir 5. Boyut geçişi ile sonrasında doğacak “bana” bakıp sonrasında yazılacak şiirden bestelenecek şarkılarla şimdiden mırıldanır, en önemlisi, sonrasında yüzüne yerleştirilecek tatlı ve naif gülümselerle bana, ve sonrasında ona aşık olacak ben, daha gidip geldiğimi sanmadığım yarındaki kızıl akşamının gün batışında onu düşünmüştüm ve aslında düş-tüm, dünün, bir sonraki yarına düşüydü düşündüklerimi düşlediğimi düşündüğüm, bugünden susayan “içime” susarak, gür çığlıklarla en susmayan yeri göğü çınlatan lal kalbime bir düş-üşte düş-en o betimsiz aşk…
Yarından düne düşmüş(tüm) oysaki….
Dahada önemlisi bir aşk doğuyordu “herkesin en güzel aşkı daha yaşamadım” elbet yaşayacağım dediği tamda o aşktı işte düştüğüm yada aşkınlıkla düşlediğim..
Ve vakit bir sonraki yarından bir önceki yarındı sanırım…!
**
Yadırgamayın dostlarım; “Derler ya, sufiler dergahlarında boy boy, “AŞK”, zemandan, mekandan, mesafeden hatta akıldanda münezzehtir diye, ondandır mıdır acep, bu beni bile aşan aşkınlığımın saçmalıklarına bu şaşkınlığım,? Yoksa sizce gerçekten saçmalıyormuyum?
Yada sufiler dergahlarında haşa yalanmı ders gördüler müdderislerden…!
Yada yokmu aslında var olduğunu sandığımız aşk, sadece sanıyormuyuz”larımızın bir sanrısımı acaba..!
Off ya var olduğunu sandığım kafamı-zı ağrıttım sanırım…
Neyse Dostlarım, varsayınki ben bu yazıyı yazmadım, sizde okumadınız, aslında insan anlamadığını da okumuşta sayılmaz ya,! Saçma(lık) işte benimkisi, hasıle kelam aşk ile kalınız aşkla kalınız…!
Siz siz olun siz yinede beni dinlemeyin, benimkisi “başka” aşk-a saçma-lıklar dizişim sanırsam….!
Yada öyle bir şey işte aşka bakışı SAÇMA-lığım….!
Yada (Ş(aşk)ınlığım….!”
Dündar Sansur…

Bir yanıt yazın

Copyright © 2005 Şırnak Haber, Her hakkı saklıdır. | Newsphere by AF themes.